Hayvanlar City
 
  Ana Sayfa
  Forum
  Hakkımızda
  Ziyaretçi defteri
  Hayvanlar
  => AgustosBöcegi
  => Ahtapot
  => Akrep
  => Amfibiyenler / Genel özellikler
  => Antilop / Boğa Antilobu
  => Antilop / İmpala
  => Antilop / Öküz Başlı Antilop
  => Antilop / Genel Özellik1-2-3
  => Antilop / Saigalar
  => Arılar /Bütün Arılar
  => Armadillo
  => Aslan / Genel özellikler
  => Ateş böceği-1-2
  => Ayılar/Tüm Ayılar
  => Balıklar/tüm Balıklar
  => Baykuş
  => Böcekler / Genel özellikler-1-2-3
  => Bukalemun1-2-3-4-5
  => Caddis böceği
  => Ceylan
  => Cırcır böceği
  => Çita
  => Comb jelly
  => Çayır köpeği 1
  => Çegirgeler/Tümçegirgeler
  => Çöl kemiricileri
  => Dağ Keçisi
  => DenizBitkileriVeBitkiliHayvanlar
  => Deve
  => Dikenli karınca yiyen
  => Domuzlan böceği-1-2
  => Döner böcekleri
  => Eşşek
  => Fareler / Avurdu keseli fare
  => Fiiler/Tümfiller
  => Gargaphia
  => Gazel
  => Gelincik
  => Gerbil
  => Gergedan-1-2-3
  => Geyik / Genel özellikler-1-2-3
  => Gölcük kayıkçısı
  => Guanaco
  => Güveler /TümGüveler
  => İguana
  => İnek
  => İstakoz / İğneli ıstakoz 1
  => İstiridye
  => Kafur böcekleri
  => Kangru faresi
  => Kaplan
  => Kaplunbagalar/TümKaplunbagalar
  => KarPiresi
  => Karıncalar/Tümkarıncalar
  => Karidesler/TümKaridesler
  => Katydid-1-2
  => Kediler / Genel özellikler
  => Kelebekler/TümKelebekler
  => Kertenkeleler/TümKertenkeleler
  => Kınkanatlı böcekler
  => Kirpi
  => Koala/TümKoalalar
  => Koati
  => Kokarca-1-2-3
  => Koyun
  => Köstebek
  => Kunduz/TümKunduzlar
  => Kurbaga /TümKurbaga
  => Kuşlar/TümKuşlar
  => Kürekçekenler
  => Lemming
  => Loris
  => Manda-1-2
  => Mantar böceği
  => Mantar Sivrisinekleri
  => Mantis-1-2-3-4
  => Mayıs böceği
  => Maymun
  => Mercanlar
  => Meşe palamudu böceği
  => Midye-1-2
  => Morslar
  => Mürekkep balığı
  => Nautilus-1-2
  => Nudibranch
  => Ornitorenk
  => Ostracod
  => Örümcek
  => Panda-1-2
  => Pangolin
  => Porsuk
  => Pteropteryx malaccae
  => Puma
  => Rakun-1-2
  => Redovid böceği (Salyatara varilgata)
  => Salyangoz / Trochidae
  => Semenderler / Sibirya semenderi
  => Sıçan / Dağ sıçanı
  => Sırt Üstü Yüzen Böcek
  => Sırtlan
  => Sincap
  => Sinek
  => SivriSinek
  => Solucan
  => Su aygırı (Hipototam)
  => SuHayvanı
  => Sülük
  => Süngerler-1-2
  => Şeffaf hayvanlar
  => Tardigrad
  => Tatarcık
  => Tavşan
  => Tembel Hayvan-1-2-3(Sloth)
  => Termitler
  => Tırtıl
  => Tilki
  => Timsah
  => Tüylü yıldızlar
  => Uçarmaki
  => Vaşak
  => Vatos-1-2-3
  => Yaprak böceği
  => Yarasa
  => Yaykuyruk Böceği-1-2
  => Yengec
  => Yılan
  => Yusufçuk
  => Zebra
  => Zırh kabuklu hayvanlar
  Sohbet
  Mp3
  Televizyon
  Radyo
  Harita Uydu fotoğrafı
  Resimler
  Gifler
  Galeri
  Gazete
  Link listesi
  Top liste
  Saklı sayfalar
  Anketler
  Fıkralar
  Bilmeceler
  Mini Oyunlar
  Sayaç
  Sözlük
  Takvim
  Hesap Makinesi
  Puan Durumu
  Hava Durumu
  Son Deprem Dakikaları
  İl İl Türkiyem
  Alarmlı Saat
  Son Dakika Haberler
  İller Arası Mesafe
  Tarihte Bügün
  Konuşan Adam
  Doğum Günü Hesapla
  6 F
Kuşlar/TümKuşlar

AĞACKAKAN

Ağaçkakanın gagasıyla ağacı delme hızı saatte yaklaşık olarak 40 km.'dir. Eğer kuşun gagasında özel bir kilit sistemi olmasaydı bu hız nedeniyle gagası iki parçaya ayrılırdı. Vuruşun şoku öyle büyüktür ki, bunun etkisi direkt olarak beyne gitmiş olsaydı kuş bilincini kaybederdi. Ancak burada kuş bilincini kaybetmez, çünkü beyni tam gagasının seviyesinde yer almaktadır ve şokun etkisi gaganın tabanında yer alan kasların "şok emici" işlevi nedeniyle azaltılır.

David Attenborough, The Life of Birds, s.88

Kuşlar: Tepeli Akbaba, Kızıl Gergedan

Hepsi birbirinden farklı kanat şekillerine sahip olan kuşlar farklı uçuşlar yaparlar. Örneğin And dağlarında yaşayan tepeli akbabanın uzun ve geniş kanatlarındaki tüylerin ucunda açılıp kapanabilen yarıklar bulunur. Akbaba bu kanatlarıyla, ısınıp yükselen hava akımlarının üzerine çıkar ve saatlerce bir kez bile kanat çırpmadan süzülür. Karakenarlı albatrosun çok uzun ve ince olan kanatları, denizlerde esen güçlü ve düzenli rüzgarların üzerinde yüksek hızla uçmaya uygun bir şekle sahiptir. Kızıl gergedan kuşunun aralarında yarıklar olan kısa ve geniş kanatları, çabuk havalanmasına, kaçmasına, dalların arasına ve yere doğru dalışlar yapabilmesine yarar.

David Attenborough, Life on Earth, s.131


Akgerdanlı Serçeler

Akgerdanlı serçeler, belirgin biçimde beyaz bir boyuna ve siyah-beyaz çizgili bir başa sahip olan kuşlardır. Kuzey Amerika'da yaşarlar. Akgerdanlı serçelerin erkeklerinin her birinin kendilerine ait bölgeleri vardır. Bu bölgeyi korumak için erkekler savunma ötüşleri yapar. Bütün Akgerdanlı erkek serçeler temelde aynı ezgiyle öter, ama her erkek, türe özgü olan bu ezgiye sadık kalırken bir yandan da bazı değişiklikler yapar. Örneğin perdede hafif bir değişiklik yaparak şarkıya kendi özelliğini katar. Bu değişiklik sayesinde diğer erkek ve dişi kuşlar bölgenin kime ait olduğunu hemen anlar. İlkbaharda erkek kuşlar, dişilerin yuva yaparak yavrularını büyüttükleri, her biri yaklaşık 3.000 m2. genişliğe sahip olan üreme alanları oluşturur.

Marian Stamp Dawkins, Through Our Eyes Only?/The Search For Animal Consciousness, s. 59
SU İÇMEYEN HAYVANLAR

Pek çok hayvan genellikle yemek yedikleri zaman bir şeyler içerler, fakat hiç su içmeyen birtakım hayvanlar da vardır. Bu canlılar ihtiyaçları olan suyun tamamını yiyeceklerinden alırlar. Örneğin çöl tarla kuşları, alakargalar, Avustralya'nın Aborijin dilinde "su-içmeyen" anlamına gelen koalalar bu canlılardan en bilinenleridir. Su temin etmekte zorluk çeken hayvanlar çöllerde veya ağaç tepelerinde yaşayan hayvanlardır. Bu hayvanlar su buldukları zamanlarda çok fazla miktarlarda su içerler.

Dr. Z. Veselovsky, Are Animals Different?, s.175


ALAKARGA

Alakarga, yemek için topladığı palamutları birer birer toprağa gömer. Önce bir delik kazar, palamudu içine koyar ve daha sonra diğer hayvanların bunu fark etmemesi için itinayla deliğin üstünü kapatır. Bu yerleri daha sonra tekrar bulabilmek için dikkatlice işaret koyar. Belli ağaçlar, düşmüş kütükler, kaya parçaları gibi nesneleri işaret olarak kullanır. Hatta bazen buralara küçük taş parçaları taşıyarak yanlarına işaret koyar. Birçok kuş, tohumları bu yöntemle saklar. Bazı türlerin günde binden fazla tohum depoladığı kaydedilmiştir. Fındıkkıranlar bir mevsimde toplam 100.000 gibi yüksek miktarda tohum depolarlar.. Yapılan deneyler kuşun 9 ay sonra tohum gömdüğü yeri bulduğunu göstermiştir. İyi hafızasına rağmen bu kuşların gömdüğü meşe palamutlarını unuttukları yerler de vardır. Bu da meşe filizlerinin tekrar yeşillenerek topraktan çıkmasını sağlar.

David Attenborough, The Life of Birds, s.75
ALBATROS

Albatroslar açık denizlerde yaşarlar. Kanatlarını rüzgara karşı tamamen açarak havada durmak albatrosun uçması için yeterlidir. Kuş bunu kanatlarını olabildiğince geniş açarak gerçekleştirir ve bu esnada kuşun kanatlarının genişliği "3.5 m.'ye" ulaşır ki bu, kuşlar arasında en geniş kanat uzunluğudur. Albatrosların kanat kemiklerinde kanatlarını açık pozisyonda tutmaya yarayan bir çeşit kilit sistemi vardır. Böylece günlerce, haftalarca hatta aylarca minimum seviyede enerji kullanarak hiç durmadan uçabilirler. Albatros yukarıya doğru yükselen dalgaları ve rüzgarı kullanarak, onların yönünde ilerler ve rüzgarın içinden zigzaglar çizerek bir dalganın tepesinden diğerine geçer. Bu şekilde albatros tek bir kanat bile çırpmadan saatlerce su üstünde uçabilir.

David Attenborough, The Life of Birds, s.55


ANTHOSCOPUS

Bazı Güney Afrika kuşları (Anthoscopuslar), iki bölüme ayrılmış olan özel yuvalar kurarlar. Bu yuvalarda kuluçka odasının asıl girişi gizlenmiştir. Yuvanın diğer girişi ise ortada bir yerdedir. Bu avcı hayvanlar için özel olarak hazırlanmış bir aldatmacadır.

Giovanni G. Bellani, Quand L'Oiseau Fait Son Nid, s.24
Ardıç Kuşu

Bazı canlılar beslenmek için alet kullanırlar. Örneğin Ardıç kuşları, taşları çekiç gibi kullanarak salyangozların kabuklarını kırarlar. Su samurları ise kabuklu deniz canlılarını yiyebilmek için, yanlarında kendi taş çekiçlerini taşırlar. Mısır akbabaları hedef vurmak için kullandıkları taşlarla, deve kuşu yumurtalarını kırarlar. Bazı şempanzelerse karınca avlamak için ince dal kullanırlar.

John Sparks, The Discovery of Animal Behavior, s.22
ARI KUŞU

Arıkuşları koloniler halinde yaşarlar ve bu kolonilerdeki sayı 10.000 çifte kadar çıkabilir. Her bireyin bu kadar çok yuva içerisinde kendine ait olan yuvayı nasıl bulabildiği ise bir sırdır.

Giovanni G. Bellani, "Quand L'oiseau Fait Son Nid", s.98
YUVA YAPMA USTASI KUŞLAR

Arı yiyici kuşların arıları ve diğer böcekleri havada tutup yakalayabilecek kadar etkili gagaları vardır. Bunun yanı sıra kuşun gagası taşları kazabilecek kadar da güçlüdür. Arı yiyici kuş yuvasını bir kum taşı uçurumunun ön kısmına ya da bir nehrin kıyısındaki sert çamurlara gagasıyla sürekli olarak vurup oyuklar açarak yapar. Yaklaşık olarak 1 m uzunluğunda dar bir tünel açana kadar büyük bir ustalıkla kazısına devam eder.

David Attenborough, The Trials of Life, sf.137

ARI YİYİCİ KUŞLAR

Yaklaşık 40 gram ağırlığında olan kuşlar için büyük tropik bir arının iğnesi ölümcül olabilir. Oysa bazı kuşlar arı yiyerek beslenirler. Arı-yiyiciler arının zehirli etkisinin üstesinden iki yolla gelirler. Öncelikle arının kuvvetli iğnesine karşı belli bir yere kadar bağışıklıkları vardır. İkinci olarak da kuşlar tehlikeli türlerle tehlikesiz olanlar arasındaki farkı ayırt edebilirler ve aslında arıların sokan türleriyle çok nadiren uğraşırlar. Bir arıyı yakalayan kuş, öncelikle böceği gagasının ucunda silkeler, sıkıca tutacak şekilde kendini ayarlar ve sonra da dala doğru böceği sertçe çarptırarak bayıltır. Daha sonra arının vücudunun arka kısmını pürüzlü ağaç kabuğuna sürter bu işlem keskin iğneyi ve ona bağlı zehirli keseleri koparıp atar. Bütün bu işlemlerden sonra kuş arının zehirinin yok olduğuna kanaati gelince arıyı olduğu gibi yutar. Bir kuşun arının zehirini nasıl etkisiz hale getireceğini kendi kendine bulmuş olması mümkün müdür? Peki ya bu zehire karşı bağışıklık kazanmasını sağlayacak maddeyi vücudunda kendi kendine oluşturması mümkün müdür? Bunları bir kuşun bilmesine imkan yoktur. Kuşun arıyı avlamasındaki planın üstün bir aklın ürünü olduğu kesin bir gerçektir. Kuşa bütün bunlar Rahman ve Rahim olan Allah tarafından ilham edilmektedir.

Martyn Bramwell, Birds, The Aerial Hunters, s.38-39


BAĞIRTLAK KUŞU

Çölde yaşayan birçok çöl memelisi ve kuş su bulabilmek için dolaşırlar. Bu hayvanlardan bir tanesi de kimi zaman su bulabilmek için 80 km. uçan Bağırtlak kuşudur. Erkek bağırtlağın göğsünün arka tarafında suyu teninde tutabilecek tüyler vardır. Kuş bu tüylerde muhafaza ettiği suyu, daha sonra yuvadaki yavrularına götürür.

Michael Scott, The Young Oxford Book of Ecology, s.93
BALKUŞLARI

Balkuşları adı verilen bu kuş türü daha çok Avustralya ve Yeni Zelanda'da yaşar. Çiçeklerden balözü emerek ve çiçeklerin arasında buldukları küçük böcekleri yiyerek beslenirler. Çiçeklerden kolaylıkla balözü alabilecek bir gaga yapısına sahiptirler. Balkuşları, ince uzun ve hafifçe aşağıya doğru kıvrık olan gagalarını çiçeklerin içine daldırır ve ucunda fırça gibi sert kıllar bulunan çatallı dilleriyle balözlerini toplarlar. Bu kuşların en ilginç türlerinden biri de siyah-beyaz tüylü kanatları, altın sarısı çizgilerle bezenmiş olan kırçıl balkuşudur(Grantiella picta). Özellikle ökseotunun meyvelerine çok düşkün olan bu kuş, bitkinin ince sürgünlerini örümcek ağıyla ve ökseotu meyvelerinin yapışkan salgısıyla birbirine tutturarak yaprakların arasında asılı duran bir yuva yapar. Yuva o kadar ince dokuludur ki, alttan bakıldığında kuşun pembe renkli yumurtaları kolaylıkla görülebilir.

Temel Britannica Ansiklopedisi, Cilt 3, s.9


BENEKLİ BAYKUŞ

Göz benzeri benekleri olan baykuşun (Glaucidium perlatum) başının arkasında belirgin gözleri bulunan taklit bir yüz bulunur. Baykuşa özel olarak verilmiş olan bu taklit yüz, arkadan gelen düşmanları caydırıp uzaklaştırmak içindir.

Prof. Peter JB Slater,The Encyclopedia of Animal Behaviour, s.62
Sinek Kuşu

Sinekkuşları kanatlarını sekiz şeklinde hareket ettirirler ve bir saniyede kanatlarını 60 defa sekiz şeklini yapacak şekilde çırparlar. Kanatlarının bu hızlı hareketi onların havada rahatça dolaşmalarını sağlar. Sinekkuşları çiçeklerden nektar içerken bir yandan da dolaşırlar. Uçarken hızlı bir şekilde ters yöne doğru dönebilirler. Hatta arkaya doğru da uçabilirler. Bu diğer kuşların yapamadığı bir şeydir. Diğer kuşlara göre farklı özellikleri olan sinekkuşunun kalbi uçuş sırasında bir dakikada 1200 defa atabilir. (Ne kadar hızlı koşarsa koşsun bir insanın kalbi bir dakikada en fazla 200 defa atabilir.) Sinek kuşunun kalbinin hızlı bir şekilde atması, kanat kaslarına çok fazla miktarda kan pompalar. Bu çok önemlidir çünkü kan, kuşun kanatlarının hızlı bir şekilde çalışabilmesine yardımcı olacak oksijeni taşımaktadır.

Nat. Wildlife Fed., Ranger Rick, Ağustos 1998, s.15


BAYKUŞ

Baykuş, avını yakalayabilmek için, avının yerini saptar saptamaz, en sessiz şekilde onun üzerine atılmalıdır. Ama kuşların çoğu uçarken bir ses çıkarırlar. Örneğin havada uçan bir kuğunun kanat hışırtısı çok uzaklardan duyulabilir. Birçok büyük kuşun kanatları da uçarken ses çıkarır. Gürültülü kanatlarsa, bir gece avcısı için avının olası bir saldırıyı fark etmesine yol açacağı için açık bir dezavantajdır. Ama bu problem gece avlanan baykuşlara özel tüy yapısıyla çözülmüştür. Baykuşun tüyleri yumuşaktır, uçmasını sağlayan güçlü kanat tüylerinin uçları ise püskülümsü bir yapıya sahiptir. Kanat tüylerinin kadife yumuşaklığındaki yüzeyleri, sesi etkili bir biçimde boğarak, baykuşun sessiz uçmasını sağlar.

Görsel Bilim ve Teknik Ans., Cilt 3, s.784


BAYKUŞ

Baykuşlardaki "görüş derinliği", bütün yırtıcı kuşlarda bulunur. Ancak, hiçbir kuş bu konuda baykuş kadar iyi donanımlı değildir. Baykuşların bazı türleri, görüş alanlarını genişletmek için, başlarını 1800 döndürüp tam arkalarını görebilecek bir yapıya sahiptirler. Bu kolaylık, baykuşların sadece yırtıcı hayvanlardan korunmalarını değil, aynı zamanda avlarının yerini doğru saptamalarını da sağlar. Baykuş gözlerinin belki de en olağanüstü özelliği büyüklükleridir. Yüzün büyük bir kısmını kaplayan bu kocaman gözler birbirlerinden çok ince bir kemikle ayrılmıştır. Bunun sonucu olarak, göz boşluğuna sıkıca yerleşen gözler, göz kasları için hemen hemen hiç yer bırakmazlar. Birçok baykuşun gözü yerinden oynamadığından bu kuşlar değişik yönlere dönmek için oldukça esnek olan boyunlarını kullanırlar.

Görsel Bilim ve Teknik Ans., Cilt 3, s.782
Bayku?laryn So?uktan Koruyan Tüyleri

Bayku?lar gece ya?ayan ku?lardyr. Bu nedenle gece olup da sycaklyk dü?tü?ü zamanlarda avlanmak için harekete geçerler. Vücut yapylaryny inceledi?imizde di?er yyrtycy ku?lar içinde en kalyn tüylere sahip olanlaryn bayku?lar olduklaryny görürüz. Örne?in resimde görülen ve karly bölgelerde ya?ayan bu bayku? türünün özellikle bacaklarynyn ve ayaklarynyn üzerinde son derece kalyn tüyler vardyr. Allah tarafyndan onlar için yaratylmy? olan bu özel tasarym sayesinde bayku?lar so?uktan etkili bir ?ekilde korunmu? olur.

John Hendrickson, Raptors, Birds of Prey, s. 11
BAYKUŞ

Yavru bir baykuş korkutulduğunda, dışa açılan kanatlarını ve kafasındaki tüylerini çok iri gözükene kadar kabartarak korkutucu bir görünüm alır. Bir yandan da davetsiz misafirlere büyük gözlerini ardına kadar açarak bakar. Bu sayede yavru baykuşun yüzü çok daha büyük bir hayvanın yüzü gibi görünür.

Jill Bailey, Mimicry and Camouflage, s.44
BAYKUŞ

Baykuşların kulakları sese karşı çok hassastır. Duyma oranları insanlardan daha fazladır. Baykuşların yüzünün iki yanında saç benzeri tüyler vardır ve bunlar ses dalgalarını toplayıp kulağın içine gönderirler. Bu tüyler ayrıca bir kulağı diğer kulaktan ayırır, böylece sağ taraftan gelen ses, büyük ölçüde sağ kulak tarafından duyulur. Bunun yanında kulaklar, kafada simetrik olarak yer almazlar. Biri diğerinden daha yüksektedir. Böylece baykuş sesleri super-stereo olarak dinler ve ses çıkaran canlıyı görmese dahi onun nerede olduğunu, sesin kaynağına göre tam doğru olarak tespit eder. Bu av bulmanın çok zorlaştığı karlı havalarda önemli bir avantajdır.

David Attenborough, The Life of Birds, s.100
BOWER KUŞLARININ SÜSLÜ YUVALARI

Bower kuşları yuvalarını süslemeleri ile tanınırlar. Avustralya'nın büyük gri bower kuşunun (Chlamydera nuchalis) çalı içinde yaptığı yuva, 300-400 salyangoz kabuğuyla, yaklaşık 5000 bin beyaz taş, cam ve kemik parçasıyla bezenmiştir. Resimde görülen bower kuşu ise yuvasını mavi renkli eşyalarla süsler. Bowerlarda erkekler bütün güçlerini dekorasyona harcarken, dişi de yuvanın kurulması ve yavrunun yetiştirilmesi ile ilgilenir.

Dr. Z. Veselovsky, Are Animals Different?, s.113
GÜVENLİ YUVALAR : Termitler, Cassin Dokumacı Kuşları, Rhytidoculus Structor

Hayvanların yaptıkları yuvalar aynı zamanda düşmanlara karşı da çok güvenli bir mekan oluştururlar. Bir termit yuvasının duvarlarının kalınlığı ve sağlamlığı bunun delilidir. Cassin dokumacı kuşlarının yuvalarının girişi, ağaç yılanlarından korunacak şekilde aşağı doğru sarkan uzun bir borunun ucundadır. Rhytidoculus structor türü örümceğin yuvası daha da ilginçtir. Bu örümceğin yeraltında yaptığı yuvasının girişi, menteşeli bir sistemle açılıp kapanabilen birçok bölmeye ayrılmış durumdadır. Eğer av peşinde bir yabanarısı yuvadan içeri dalarsa, örümcek onu ölünceye kadar söz konusu bölmelerden birinin içine hapsedebilir.

Thema Larousse, Tematik Ansiklopedi, 4. Cilt, s.142


Çakır Kuşu

Çakır kuşu yırtıcı atmacalardan biridir. Havada süzülürken 800-1000 m. yukarıdan tavşan yavrularını fark edebilecek kadar keskin gözlere sahiptir. Çok usta bir avcı olmasına rağmen Çakır kuşunun avlanırken başarılı olamadığı zamanlar da vardır. Çakır kuşu tavşan ve diğer memelileri yakalamak için dalışa geçtiğinde yakınlarında Karakuşlar'ın özellikle Alkanatlı Karakuşlar'ın bulunması bir dezavantajdır. Çünkü bu kuşlar acı çığlıklar atarak tavşanlara Çakır kuşunun geldiğini haber verirler. Bu da Çakır kuşunun avını kaçırması demektir.

Bilim ve Teknik Dergisi, Ağustos 1986, s. 33
ÇALIKUŞU

Pekçok kuş, yavrularını düşmanlarından korumak için sahte yuvalar kurar. Örneğin Afrika ve Hindistan'da kuş yumurtasıyla beslenen hayvanlar çoğunluktadır. Bu yüzden Afrika Çalıkuşları (Ploceides) çok sayıda sahte yuva kurarak yumurtalarını korurlar. Tropik bölgelerdeki ağaçlarda yaşayan yılanlar çok zehirlidir. Bu nedenle aynı bölgede yaşayan Çulhakuşu kolonilerinin yuvalarının girişleri gizli ve karmaşıktır. Ayrıca bu kuşlar başka bir önlem olarak da yuvalarını hem dalları dikenli Akasya ağaçlarına kurarlar hem de çok sayıda boş yani sahte yuva da yaparlar.

Giovanni G. Bellani, "Quand L'oiseau Fait Son Nid", s.23

 Çardak Kuşu

Avustralya ve Yeni Gine'de yaşayan çardak kuşları ise yuvalarını süslemeleriyle tanınırlar. Bu kuşların bir türü olan Saten çardak kuşu ise gerçek bir "mimari ustası"dır. Bir güvercin boyutlarındaki erkek çardak kuşu yuvasını oluşturmak için topladığı yüzlerce ince dalı karşılıklı iki sıra olacak şekilde diker. Böylece bir çardak oluşturur. Çardağın önünde çevreden topladığı eşyaları yığar. Bunlar bir kelebek kanadı, kuş tüyü, araba anahtarı veya bir paket olabilir. Özellikle mavi renkteki cisimlere karşı özel bir ilgisi vardır. Çardak kuşunun dekorasyonu bunlarla da bitmez. Çardak kuşu yuvasının duvarlarını boyar. Üstelik boyasını da kendisi elde eder. Nasıl mı? Bitki özleri ile veya salgısıyla karıştırdığı kömürle boyar. Ağzında çiğnediği bir parça ağaç akabuğu ile de dalların oluşturduğu duvarına sıva yapar.

Nat. Geo. Soc., The Marvels of Animal Behavior, s.297
 
ÇEKİRGE KUŞLARI

Afrika'da yaşayan çekirge kuşu (sığırcık) türlerinden biri olan bu kuşun yuvası top şeklindedir. Yuvasını genellikle dikenli dalların arasına yapar. Düşmanlarını uzak tutmak için de yuvasının dışına dikenler yerleştirir. Dikenleri yuvasına yerleştirmeyi akleden elbette ki kuşun kendisi değildir. Allah, diğer bütün canlılarda olduğu gibi çekirge kuşuna da kendisini koruyabileceği yuvalar yapmayı ilham etmektedir.

Ranger Rick, Aralık 1993, s.21

ÇULLUK

Kuşlar sık sık okyanusları, barınılamayacak çölleri, dağları ve buz kitlelerini durmaksızın devam eden uçuşlarla geçmek zorundadırlar. Altın renkli yağmur kuşu, Sert kıllı çulluk gibi göçmen kuşlar Hawaii adalarına, Yeni Zelanda'nın daha da aşağılarına hiç durmadan uçabilen kuşlar olarak tanınırlar. Sürekli devam eden bu uçuşlar, 4000-7500 km. arasında değişir ve tahminen 80-100 saat sürer. Küçük ötücü kuşlar da Meksika Körfezi, Sahra Çölü ya da Atlantik, Pasifik Okyanusları gibi barınılamayacak bölgeleri yaklaşık olarak 30 saat süren ve 1000 km.'den daha fazla durmadan devam eden uçuşlarla geçebilirler. Ve hatta kırmızı boğazlı sinek kuşu (yalnızca 5 gramın altıda biri kadar vücut ağırlığına sahiptir) Meksika Körfezi'ni hiç durmadan geçebilecek kapasitededir. Himalaya bölgesine ve Sibirya'dan Hindistan bölgesindeki kışlık bölgelere göç eden kuşlar dünyanın en yüksek dağlarını geçerler. Bu kuşlar yaklaşık 9500 m. yükseklikte ilerlerler.

Prof. Dr. Peter Berhold, Animal Behaviour, s.124


Çullukların Gözleri

Düşmanlardan kaçıp kurtulabilmek hayvanlar alemindeki en önemli ihtiyaçlardandır. Allah her canlıyı yaşadığı ortamda ihtiyacı olan savunma sistemleriyle birlikte yaratmıştır. Kamuflaj yeteneği, savunma için kullanılan zehirler, gece görebilen keskin gözler, hızlı kaçmak için kullanılan bacaklar, türe özgü haberleşme sistemleri gibi daha pek çok özellik canlılara Allah tarafından verilmiştir. Rahman olan Allah hayvanlardaki eşi benzeri olmayan tasarımlarla bize sanatını tanıtır. Doğadaki pek çok örnekten kuşlara bakalım. Örneğin resimde görülen çulluğun başının üstünde, etrafını her yönden net bir şekilde görebilmesini sağlayan gözleri vardır. Çulluk bu gözleri sayesinde bir yandan yiyecek ararken bir yandan da tehlikelere karşı tetikte olabilmektedir.

Our Amazing World Of Nature, Its Marvels & Mysteries Reader's Digest, s. 15


DALGIÇ BOOBY KUŞLARI

Deniz kuşu türlerinden biri olan yüksekten-dalan boobylerin geniş ve perdeli ayakları denizin yüzeyinde veya altında yüzmek için özel olarak Allah tarafından yaratılmıştır. Boobyler aynı zamanda da çok iyi birer dalgıçtırlar. Gagalarıyla balık yakalamak için denize dalarlar ve çoğunlukla belli bir süre ortaya çıkmadan denizin altında kalarak çok uzun bir mesafe yüzerler.

N.J.Berril, The Life of the Ocean, s.16-17

DALICI KUŞLAR

Dalıcı kuşlar gözlerindeki özel lensler sayesinde suyun içindeyken de rahatlıkla etraflarını görebilirler.

The Guinnes Encylopedia of the Living World, s.138

 
DALGIÇ KUŞLARI

Dalgıç kuşları bir tehlike sezdikleri anda suyu hiç dalgalandırmadan hemen suya dalarlar ve ancak tehlikeli bölgeden iyice uzaklaştıktan sonra su yüzüne çıkarlar. Ayrıca kendilerinin yanısıra kanatlarını sıkıca kapayarak yavrularıyla birlikte de suyun altına dalabilirler. Dalgıç kuşlarının eşlerini çiftleşmeye çağırmak için yaptıkları çok ilginç bir gösterileri vardır. Kopmuş kamış ve ot parçalarından yaptıkları yuvaları su bitkilerinin arasında yüzer. Dişi kuş bu yuvaya 3 ile 5 arasında yumurta bırakır. Dalgıç kuşları yumurtaların üzerinde sırayla kuluçkaya yatarlar. Yuvadan ayrılacakları zaman yuvanın üzerini otlarla örterek gizledikleri için, yumurtaların beyaz kabukları bir süre sonra kararır. Bulundukları ortamla çok iyi bir uyum sağlayarak görünmez hale gelirler.

Temel Britannica Ansiklopedisi, Cilt 3, s.70


DALGIÇ ÖRDEKLER

Su kuşları havayı vücutlarının içerisinde taşırlar. Bu, suyun üstünde kalmalarını sağlayan sebeplerden biridir. Bir ördeğin vücudunda küçük balonlara benzeyen hava kesecikleri vardır. Bu kesecikler havayla dolduklarında ördeğin suyun içinde kalabilmesine yardımcı olurlar. Ördek dalmak istediğinde hava keseciklerindeki havayı dışarıya pompalar. Vücudunun içinde daha az hava kaldığı için kolaylıkla suyun içine batar. Ayrıca su kuşlarının çoğu çok iyi birer yüzücüdürler. İyi yüzmelerinin bir nedeni de ayak parmaklarının arasındaki ağlardır. Bir ayaklarını geriye ittiklerinde bu ağlar onlara daha fazla itme kuvveti verebilmek için genişler. Su kuşlarında iyi yüzmek için gerekli olan bütün özelliklerin bir arada toplanmış olması elbette ki bir tesadüf sonucunda gerçekleşmemiştir. Bu özelliklerin tümü su kuşlarına, onları yaratan Allah tarafından verilmiştir.

Zoobooks, Ağustos 1998, s.14
DENİZ KIRLANGICI

Palmiye deniz kırlangıcı da, yuva yapımında kendi salgısını kullanır. Yuvasını palmiyelerin sallanan dallarının altında ve bazen de insan yapımı köprülerin dikey yüzeylerinde yapar. Kuş, bir yastık oluşturabilmek için yaprağın dikey yüzeyine, tüylerle karıştırarak salyasını bulaştırır. Dişi yumurtlamaya başlayacağı zaman vücudu dikey olacak şekilde bu yastığın üst kısmına yerleşir. Kuş yumurtayı çıkardıktan sonra, yumurtayı kuyruğuyla kenarından yavaş yavaş iterek göğsüyle ve göbeğiyle yastığın içine bastırır. Daha sonra yumurtayı kaplayacak şekilde gagasında salya üretir. Vücudunu yanlara doğru sallayarak, bir yandan da yumurtayı yaprağa yapıştıracak şekilde iyice salyayla kaplar. İkinci yumurtayı da aynı şekilde diğerinin yanına yerleştirir.

David Attenborough, The Life of Birds, s.226
HAMERKOP

Küçük kahverengi bir balıkçıla benzeyen Afrika kuşu Hamerkop ise oldukça dayanıklı ve büyük yuvalar yapar. Bitmiş bir yuva 45 kg.'dan daha fazla ağırlıktadır ve boyu da tabanından kubbeli çatısına kadar 1.5 m.'yi geçen yüksekliktedir. Bu yuva 8.000 parçadan oluşur. Hamerkop eğer yuva yapacaksa taşıyabileceği her şeyi kullanarak yuva yapar. Bunlar ağır dal parçaları, çalılıklar, yapraklar, tüyler, kemik parçaları hatta plastik bile olabilmektedir. Yuvanın yeri olarak da genelde ağacın çatallı dallarını seçer.

David Attenborough, The Life of Birds, s.228


DENİZ KIRLANGICI

Bir tür deniz kırlangıcının dişisi yuva yapmaz. Bunun yerine krem rengi, kahverengi benekli, hafif küre şeklindeki yumurtasını, parmak kalınlığından biraz daha kalın ve eğimli bir dal üzerine uygun bir şekilde yerleştirir. Dişi kuluçkadan büyük bir dikkatle kalkar ve yerine gelen erkek kuş yine büyük bir özen göstererek kuluçkaya yatar. Dalın üstünde duran yuva, yumurtadan çıkan yavru kuş için de çok risklidir. Fakat yavru kuş, tehlikeye karşı hazırlıklı olarak dünyaya gelir. Büyük, uzun parmaklı ayakları sayesinde doğduğu dala tutunarak kendini düşmekten koruyabilir. Kavrayışı o kadar güçlüdür ki, ani bir rüzgar yavruyu sendeletse bile dalda düşmeden aşağıya doğru asılı kalabilir ve kanatlarını hızlı hızlı çırparak kendini doğrultur.

International Wild Life, March-April, 1998, s.46
DENİZ KIRLANGICI

Kuzey Kutbu'nda yaşayan deniz kırlangıçları, her yıl 30.000-40.000 km. kanat çırparlar. Bu kırlangıçların vatanları Kuzey Kutbu'dur. Fakat her yıl Kuzey Amerika, Grönland ya da Sibirya'daki üreme bölgelerinden, Kuzey Kutbu sularındaki kışlık bölgelere doğru yolculuk yaparlar.

Deligeorges, S., Recherche, Kasım 1996
DENİZ ÖRDEKLERİ

Deniz ördekleri karayı hiç görmeden aylar boyunca denizde kalabilirler. Diğer tüm kuşlardan farklı gaga yapılarına sahip olan penguenler gibi, bir deniz ördeği de içtiği sudaki ve yediği besinlerdeki tuzu atabilmek için özel bezlere sahiptir. Sıvı halindeki tuz ördeğin gagasından boşalır ve bu şekilde vücuttaki fazla tuz atılmış olur.

Zoobooks, Ağustos 1998, s.14
 
DENİZ MARTILARININ UÇUŞ YETENEKLERİ

Deniz martıları denizden havalanırlarken, yükselen hava kütlesinin içinde ileri-geri sürüklenirler. Yukarı doğru sürüklenme, tıpkı bir asansörün yük taşıması gibidir, martıların kanat çırpmasına hemen hemen hiç gerek kalmaz. Rüzgar bir eğime karşı estiği zaman, bu eğim bir uçurum olsa da, rüzgar yukarı doğru hareket eder ve eğer kuşun kanatları açıksa kuşu yukarı doğru kaldırabilir. Rüzgar çok hafif olsa da dik dalgalar veya kıyıya doğru ilerleyen dalgakıranlar sürekli olarak önlerindeki havayı itip kaldırırlar. Martılar da bu hava hareketinden faydalanırlar ve bu yolla tek bir kere bile kanat çırpmadan uzun mesafeler boyunca yolculuk ederler. Kuşlara doğdukları andan itibaren havanın bu özelliğinden faydalanmayı öğreten üstün aklın sahibi yaratmada hiçbir ortağı olmayan Allah'tır.

N.J.Berril, The Life of the Ocean , s.9-10


KOŞUCU DEVE KUŞLARI

Deve kuşu hayvanlar alemindeki en hızlı koşan iki bacaklı hayvandır ve 1 saatte yaklaşık olarak 70 kilometrelik bir hıza ulaşabilmektedir. Deve kuşunun her bir ayağında yalnızca iki parmak vardır ve bu parmakların biri diğerinden çok daha büyüktür. Bu da ona daha rahat hareket etme imkanı sağlar. Devekuşlarının başka bir özellikleri de ayaklarındaki parmaklardan yalnızca büyük olanının üzerinde koşmalarıdır.

Tonny Seddon, Animal Movement, s.38
Deve Kuşlarının İlginç Kuluçka Sistemleri

Deve kuşlarının ilginç bir kuluçka sistemleri vardır. Sürü halinde yaşayan deve kuşlarından yarım düzine kadarı, yumurtalarını ortak bir yuvaya bırakır. Hiçbir özelliği olmayan sadece sığ bir çukur olan bu yuvada her biri 1.5 kg. gelen 40 kadar yumurta bulunur. Yumurtaların tümünü koruma görevi tek bir dişi deve kuşuna aittir. Kuluçkaya yatan dişiye bir erkek kuş yardım eder. Ancak dişi kuş sadece 20 kadar yumurtanın üzerinde yatabilir. Bu nedenle fazla yumurtaları yuvanın dışına iter. Yapılan incelemeler sonucunda deve kuşlarının bu itme işlemini rastgele yapmadıkları bulunmuştur. Deve kuşu kendi yumurtalarını kuluçkaya yatacağı yumurtaların arasına alırken, başka dişilere ait olan yumurtaları ise dışarıya atmaktadır. Bu ayrımı deve kuşunun nasıl yaptığını bulabilmek için bilim adamları yumurtalara numaralar vermişlerdir. Yumurtaların yerini değiştirerek, eski ve yeni yumurtalar karıştırılarak yapılan tüm deneylerde sonucun değişmediği görülmüştür. Bilim adamlarının vardıkları sonuç deve kuşlarının yumurtalarını, yüzeylerindeki deliklerin dağılımı sayesinde tanıdıkları olmuştur. Bütün yumurtaların kabuklarında, civcivin nefes almasına imkan veren minik "hava delikleri" vardır. Bu deliklerin kabuk üzerindeki yerleri her yumurtada biraz farklıdır. İşte bu delikler sayesinde deve kuşlarının yumurtalar arasında ayrım yapabildiği düşünülmektedir.

Deve kuşu sürülerindeki bütün yumurtaların bakımını tek bir dişi üstlenir. Ancak yuva belli sayıda yavruyu barındırabildiği için bu dişi önceliği kendi yumurtalarına verecektir. Deve kuşları kendi yumurtalarını kabukların üzerindeki hava delikleri sayesinde ayırt edebilmektedirler.

Marian Stamp Dawkins, Through Our Eyes Only?/The Search For Animal Consciousness, s. 38-39 RESİMALTI


DEVEKUŞU

Tepeli deve kuşları Avusturalya'da yaşarlar. Erkekler sayıları 1 ile 3 arasında değişen dişinin yumurtaları için kuluçkaya yatarlar. Kuluçkadan çıkan ve sayıları 18-20 olan yavrulara da yine erkek deve kuşları 18 ay boyunca bakarlar.

Giovanni G. Bellani, "Quand L'oiseau Fait Son Nid", s.142
DOĞAN

Yüksek hızlarda uçan kuşların özel kanat yapıları vardır. Havada uçan en "hızlı" kuş olan doğanlar, avlarına doğru hız aldıklarında, -ki bu genellikle başka bir kuş olur- öncelikle kanatlarını çırparak hızlarını arttırırlar ve sonra alçalmalarının son aşamasında kanatlarını arkaya doğru iterler. Bu süpersonik jetlerin görüntüsünü andırır ve böylece saatte 320 km.'nin üstünde bir hıza ulaşırlar.

David Attenborough, The Life of Birds, s.57
MARTI GAGALARINDAKİ FARKLILIKLAR

Martı türü kuşlarda gaganın biçimi beslenme özelliklerine bağlı olarak türden türe değişiklik gösterir. Örneğin martıların ve özellikle yırtıcı martıların kanca uçlu gagaları, yakalayıp koparmaya elverişlidir. Bazı türlerin, örneğin Atlas Okyanusu kıyılarında yaşayan denizpapağanı ile aksumru denen kuşların gagası birkaç balık taşırken, dalıp yeniden balık avlayabilecekleri bir yapıya sahiptir. Bu takımın üyelerinin ilginç bir özelliği de tuzlu su içebilmeleridir. Kanlarındaki iyon dengesini böbrekleri ve gözlerinin üstündeki oyuklarda bulunan özel tuz bezleri sağlar. Bu bezler tuzlu salgıyı burun deliklerine açılan bir kanala boşaltırlar. Görüldüğü gibi Allah aynı türdeki kuşlar arasında yarattığı çeşitli özelliklerle bizlere eşi benzeri olmayan yaratma sanatını tanıtmaktadır.

Ana Britannica Ans., 8. Cilt, s.12
HARRİER DOĞANI

Harrier doğanlarının bacakları orta (tarsal) eklemlerinden her iki yönde de bükülebilir. Bu da kuşların kayalıkların veya ormanların en elverişsiz yerlerinde bulunan ve ana avları olan kertenkele, kurbağa ve başka kuşların yumurtalarını daha kolay avlamalarını sağlar. Bu doğanlar yiyecek ararlarken en alışılmadık pozisyonlara girerler ve geçişi mümkün olmayan bir ağaç deliğine ulaşabilmek için baş aşağı asılı bile durabilirler.

Martyn Bramwell, Birds, The Aerial Hunters, s.10-15


FINDIKKIRAN KUŞU

Fındıkkıran kuşları ölü ağaçların yumuşak tahtalarında yuva deliği açarlar. Yuva hırsızlarına karşı etkili bir korunma geliştirmişlerdir. Bir deliği açtıktan sonra, bir fındıkkıran yakındaki bir su birikintisinden çamur toplar ve yuva deliğinin girişini bununla sıvar. Tam bir fındıkkıranın kıpırdayabileceği genişlikte bir giriş bırakır. Böylelikle sığırcık gibi daha büyük kuşlar bu delikten yuvaya giremezler.

Russel Freedman, How Animals Defend Their Young? s.13
FIRKATEYN KUŞLARININ ISLANMAYAN TÜYLERİ

Erkeklerin dişilerini cezbetmek için kullandıkları kırmızı boyunları ile tanınan Fırkateyn kuşları (frigatebirds) çıkardıkları bir tıslama sesiyle birlikte denize doğru atılırlar ve tüylerini ıslatmadan kancalı gagalarıyla avlarını yakalarlar. Bu kuşların tüylerinde yağ olmadığı için suya girip çıktıklarında tüylerinin kuru kalması zorunludur. Aksi takdirde ıslak tüyleri onları bir anda suya batıracaktır ve bir daha da sudan çıkmaları mümkün olmayacaktır. Bundan başka fırkateyn kuşlarının kancalı gagaları, bir deniz anasını ya da karidesi su yüzeyinden kapmak için kullanabileceği mükemmel bir alettir.

N.J.Berril, The Life of the Ocean, s.13-16


PERDE AYAKLI FLAMİNGOLAR

Gösterişli renkleriyle ve uzun boyunlarıyla dikkat çeken flamingolar aynı zamanda iyi birer yüzücüdürler. Flamingoların perde ayakları yüzmelerini kolaylaştırır. Bu perde ayakların yassı ve geniş bir yapıda olması flamingoların yumuşak çamur üzerinde bile batmadan kolaylıkla yürüyebilmelerini sağlar. Ayrıca parmakları arasındaki ağlar, flamingonun suyu itebilmesi için geniş bir yüzey alanı sağlamaktadır. Görüldüğü gibi flamingolar uçabilmeleri için gerekli olan her detayla birlikte Allah tarafından yaratılmışlardır.

Tonny Seddon, Animal Movement, s.40
KUŞLAR : Sinekkuşu, Makav, Muhabbet Kuşu, Flamingo

Kuşların gagaları türlere göre çok farklı şekillerdedir. Örneğin Kılıç gagalı sinekkuşu'nda çiçek nektarı emebilmesi için bedeninin dört katı uzunluğunda ince bir gaga bulunur. Makav kuşunun gagası ise, en çetin cevizleri bile kırabilecek çengelli bir yapıya sahiptir. Muhabbet kuşunun gagası tohumları kolay açabileceği bir yapıya sahiptir. Flamingo'nun gagasında ise, minik eklembacaklıların kabuklarını süzmek için kalbura benzer özel bir bölüm vardır.

David Attenborough, Yaşadığımız Dünya, s.127-128
KUŞLAR

Bazı yetişkin kuşlar, yavrularını önceden sindirdikleri besinlerle beslerler. Örneğin güvercinler kursaklarında yağ ve protein yönünden çok zengin bir madde olan ve "güvercin sütü" adı verilen özel bir salgı üretirler. Memelilerin sütünden farklı olarak bu süt hem anne hem de baba tarafından üretilir. Birçok kuş buna benzer besinleri yavruları için hazırlarlar.

David Attenborough, The Life of Birds, s.262
KUŞLAR

Tüy değiştirme zamanı kuşlar için çok büyük bir tehlike oluşturur. Çünkü, bu dönemde uçuş kabiliyetlerini geçici olarak kaybederler. Bu dönemde özellikle buz ördekleri ilginç avlanma tekniğine sahip olan yırtıcı martılara karşı tetiktedirler. Çünkü martılar, buz ördeklerini aralıksız hava saldırılarıyla devamlı olarak suya dalmaya zorlarlar. Bunu, ördekler nefessiz ve çaresiz bir şekilde su yüzeyine çıkıncaya kadar sürdürürler. Daha sonra kafalarına bir gaga darbesi indirerek onları avlarlar. Fakat bu mücadeleden her zaman galip ayrılan taraf martılar olmaz. Buz ördeklerinin de kendilerine has korunma mekanizmaları vardır. Gökyüzünde bir martının görülmesi halinde, ördekler hemen büyük gruplar halinde kümeleşirler. Böylece martının çok sayıda dalıp çıkan ördekler arasından herhangi bir tanesini yoruluncaya kadar takip etmesi imkansız hale gelir.

Bilim ve Teknik Dergisi, Sayı:279, Cilt:24, Şubat 1991

KUŞLAR

Göç edecek canlıların vücut ağırlıklarındaki artış çok belirgindir. Göçe başlamadan önce mutlaka bir yakıt stoğu olarak yağ depolarlar. Göç için yağ depolanmasının başlıca 4 işlevi vardır. Bunlardan birincisi yağ, tüm göç süresince bir yakıt görevi görür. İkincisi göç süresince yağ kullanımı ile metabolik su üretilir. Bu göç eden canlıların, içilecek suyun az olduğu çöllerdeki ve diğer kurak bölgelerdeki, hareketleri sırasında su dengesinin sağlanmasında önemli bir rol oynar. Bu yüzden yağ metabolizması, göç boyunca hayvanlara içten bir su desteği sağlar. Yağ stoğu aynı zamanda vücut ağırlığının artmasını ve bu yüzden uçma mekanizması özellikleri nedeniyle kuşların daha yüksek hızlarda uçmalarını sağlar. Öyle ki bu yağ stoğu göçmen kuşlar kendi üreme bölgelerine ulaştıktan sonra bile oldukça fazladır.

Prof. Dr. Peter Berhold, Animal Behaviour, s.128 KUŞLAR

Kuşların kuyruklarının yan tarafında -özellikle de deniz kuşlarında- salgı salgılayan bir tür bez bulunur. Bu salgı, derilerinin üzerinde su geçirmez bir katman oluşturur. Kuşlardaki karakteristik kokunun sebebi de bu salgıdır.

The Guinnes Encylopedia of the Living World, s.136 KUŞLAR

Bazı kuşlar yaralanmış veya uçamıyormuş gibi yaparak yavrularını düşmanlardan korurlar. Bir düşman yaklaştığında anne kuş yuvasından sessizce uzaklaşır. Çığlıklar atarak ve kanatlarından birini sallayarak, yerde kanat çırpmaya başlar ve yaralı taklidi yaparak düşmanın dikkatini kendi üzerine çeker. "Yaralı" kuşu yakalamaya çalışan yırtıcı hayvan, anne kuş tarafından bu yöntemle yuvadan çok ilerilere götürülür. Yavrusunu güvenceye aldıktan sonra anne kuş uçarak düşmandan uzaklaşır.

Russel Freedman, How Animals Defend Their Young? s.51 KUŞLAR

Kanat çırpmak çok fazla enerji gerektirir. Bu nedenle kuşların enerjisi onlar için çok değerlidir ve bunu en ekonomik şekilde harcarlar. Bir ağaçkakan uçarken, düzenli olarak kanat çırpışlarını keser ve kanatlarını sıkıca vücuduna kapatır. Böylece kısa bir süre kanatlarının havaya karşı oluşturduğu direnci önler ve havada ilerlemeye devam eder.

David Attenborough, The Life of Birds, s.46 KUŞLAR

Kuşlarda yumurtalarının biçimi kuluçka sırasında ısı kaybını en aza indirmeye yarar. Örneğin güvercinler iki oval yumurta yumurtlarlar; bu sayede yumurtalar birbirlerine yaslanabilirler. Eğer yumurtalar küre biçiminde olsalardı bu mümkün olmazdı. Kutuplarda yaşayan bazı penguen benzeri kuşlar, armut biçimli yumurta yumurtlarlar, böylece yumurtalar yere iyice oturur ve uçurumdan aşağı yuvarlanmazlar. Timsah bekçisi diye bilinen bazı Afrika yağmur kuşları bir ucu sivri, bir ucu yuvarlak 4 yumurta yumurtlarlar; bu sayede yumurtalar üst üste binebilir.

Science et Vie, Temmuz 1998 
KUŞLARIN YUVALARI

Kuşların yuva yaparken kullandıkları malzemeler büyük farklılıklar gösterir. Çimler ve dallar kuşların en çok kullandıkları malzemelerdir. Güney Amerika'nın fırıncı kuşu yuva yaparken çamur kullanır. Soldaki resimde görülen Güneydoğu Asya'nın kırlangıçları kendi salyalarından oluşturdukları maddelerle yuvalarının temelini oluştururlar. Yuva mekanları da çeşitlilik gösterir. Kartallar yuvalarını ağaçların tepelerinde kurarken sağda resmi görülen büyük-ibikli grebe kuşunun yuvası ise yüzen bir saldan oluşur.

Dr. Z. Veselovsky, Are Animals Different?, s.106-107
KUŞLAR

Okyanus üzerinde uçan kuşlardan pekçoğu, örneğin albatroslar ve sümsük kuşları yedikleri besinlerdeki fazla tuzu böbrekleri vasıtasıyla dışarı atamazlar. Bunun için fazla tuz içeren sıvıyı burunlarında bulunan özel bezlerden veya ağızlarından dışarı atarak çıkartırlar.

The Guinnes Encylopedia of the Living World, s.136 
KUŞLAR : Sinekkuşu, Makav, Muhabbet Kuşu, Flamingo

Kuşların gagaları türlere göre çok farklı şekillerdedir. Örneğin Kılıç gagalı sinekkuşu'nda çiçek nektarı emebilmesi için bedeninin dört katı uzunluğunda ince bir gaga bulunur. Makav kuşunun gagası ise, en çetin cevizleri bile kırabilecek çengelli bir yapıya sahiptir. Muhabbet kuşunun gagası tohumları kolay açabileceği bir yapıya sahiptir. Flamingo'nun gagasında ise, minik eklembacaklıların kabuklarını süzmek için kalbura benzer özel bir bölüm vardır.

David Attenborough, Yaşadığımız Dünya, s.127-128
KUŞLAR

Yuva yapımında savunma ve saklanma açısından kuşların en çok tercih ettiği yerler, sık ve gür dallı ağaçlıklar ya da dikenli koruluklardır. İkinci bir yöntem de doğal boşluklar ya da ağaçlara özel olarak yapılmış oyuklardır. Bazı türler yuva girişini çamurla kapatırlar ya da dişi ve yavruların içinde bulunduğu oyuğun girişine kare bir duvar örerler. Hydorophasianus chirurgus adlı bir kuş, tehlike sezdiğinde yumurtalarının yerini değiştiren tek kuştur. Erkek, yumurtaları boğazı ile göğsü arasına sıkıştırır ve geri geri giderek onları başka yere taşır. Erkekler ayrıca yuvanın herşeyinden ve yavruların yetiştirilmesinden de sorumludurlar.

Giovanni G. Bellani, "Quand L'oiseau Fait Son Nid", s.24 KUŞLAR

Ördek, kaz ve kuğuların birçoğunun yuvaları, dişinin göğsünden yolduğu tüylerle kaplıdır. Bu, tüyler endüstride yalıtkan olarak kullanılır.

Giovanni G. Bellani, "Quand L'oiseau Fait Son Nid", s.56


KUŞLAR

Üreme dönemi yorgunluk ve tehlikelerle dolu olsa da, daha ilk kuluçkadaki yavruların bakım ihtiyacı sürerken, bundan başka ikinci ve üçüncü yuvanın bakımını da üstlenen birçok kuş vardır. Küçük yağmur kuşu ve ırmak dalgıcı günlerini ilk doğan yavruların bakımı ve ikinci yuvadaki yumurtaların kuluçkası ile geçirir. Yaban güvercinleri, karatavuklar ve dağ serçeleri uzun bir üreme dönemi içine dağılmış (Mart'tan Eylül'e kadar) 5 kuluçkaya sahip olabilirler. Su tavuğugillerde, su tavuğu ve kırlangıçların ilk kuluçkası büyüdüğünde, bunlar ikinci kuluçkadaki yavruların büyümesine yardım ederler. Bir arıkuşu çifti, bir önceki sene bu sene için kendilerine staj veren bir diğer çifte de yardım eder. Bu tür yardımlaşmalar kuşlar arasında yaygındır.

Giovanni G. Bellani, "Quand L'oiseau Fait Son Nid", s.33 
 
KUŞLAR

Son zamanlarda yapılan araştırmalar, karada, suda ve havada yaşayan birçok hayvanın inanılmaz derecede hassas duyulara sahip olduğunu göstermiştir. Örneğin göç eden bir güvercin morötesi ışınları görebilir ve binlerce kilometre uzaktan, rüzgarın çıkardığı çok alçak frekansa sahip sesleri bile duyabilir.

Bilim ve Teknik Dergisi, Mayıs 1995, Sayı. 330, s.69
 
KUŞLARIN GÖÇ YOLLARI

Su kuşları göç ederken özel rotalar kullanırlar. Ki bunlar uçuş yolları adı verilen gökyüzündeki ana yollardır. Alttaki resimde de görüldüğü gibi, sadece Kuzey Amerika'da kuşların kullandıkları başlıca 4 tane uçuş yolu vardır. Her su kuşunun kendine ait bir rotası vardır. Farklı su kuşu grupları farklı rotaları kullanarak göç ederler. Bu kuşlar her sene ilkbaharda kuzeye, sonbaharda ise güneye uçmak için aynı yolları izlemektedirler. Burada şaşırtıcı olan bu yolların hiçbir zaman değişmemesidir. Öyle ki uçuş yollarının bir kısmı hayret verecek şekilde çok uzun zamandır -1 milyondan fazla yıldır- su kuşları tarafından kullanılmaktadır. Sadece kuşların göç yollarında görüldüğü gibi bütün örnekler bizi kuşların Allah'ın ilhamıyla hareket ettikleri gerçeğine götürür.

Zoobooks, Ağustos 1998, s.5

KUŞ YUVALARI

Farklı türlerde kuşlar, farklı yuvalar kurarlar. Dokumacı kuşlar ve uzun kuyruklu baştankaralar aşağı doğru asılı duran özenle hazırlanmış yuvalara sahiplerdir. Fakat kumru-güvercinlerin yuvaları birkaç daldan oluşan bir platformdan ibarettir. Bazı türler ise yuvalarını çiçeklerle dekore ederler, yılan derisi veya yeşil yapraklar atarak süslerler. Bir kısmı da karanlık yarıklarda yuvalar kurarlar.

Dr. Z. Veselovsky, Are Animals Different?, s.106


İSKELE KUŞLARI (YALI ÇAPKINLARI)

Doğadaki canlılarda çok büyük bir çeşitlilik hakimdir. Alemlerin Rabbi olan Allah, yaratma sanatındaki benzersizliği bize bu çeşitlilikle göstermektedir. Örneğin iskele kuşlarının farklı türlerinin, kendi avlanma biçimlerine uygun gaga yapıları vardır. En garip görünümlü türlerden biri Yeni Gine'nin kürek-gagalı iskele kuşudur. Toprağı kazarak solucanları bulabilmesi için, kazma gibi kullandığı kısa, geniş, koni şekilli gagalara sahiptir. Balık avcıları olan iskele kuşlarında ise uzun, sivri, hançer şekilli, yanlardan yassı görünümü olan gagalar vardır. Böceklerle, sürüngenlerle, yengeçlerle ve diğer avlarla beslenen türler ise genellikle geniş, yukarıdan aşağı doğru düzleşen gagalara sahiplerdir. İskele kuşları genellikle nehir kıyısındaki ağaç tüneklerinden avlanırlar. Çeşitli küçük balıkları alırlar ve onları yemek üzere tüneğine taşırlar. Birçok balığı hiç bekletmeden hemen yutarlar fakat dikenli olanları -dikenli balık (stickleback) gibileri- önce dala çarparlar. Çünkü bu balıkların bükülmeyen diken ve yüzgeçleri sadece öldüklerinde düzleşir.

Martyn Bramwell, Birds, The Aerial Hunters, s.36-37


KUŞLARIN BENZERSİZ YUVALARI

Flamingolar yumurtalarını sudan uzakta tutabilmek için volkan tipi tepeler inşa ederlerken, guguk kuşları ise yuva kurmazlar çünkü başkalarının yuvalarını kullanırlar. Bazı papağanlar ve tropik ağaçkakanlar termit tepelerinin yanına yuvalarını inşa ederler. Birçok tropik muhabbet kuşuysa yuvalarını karıncaların ya da eşekarılarının yakınına kurarlar. Küçük bal emiciler her zaman büyük örümceklerin yanına yuva kurarlar. Avustralya'da yaşayan Rosella papağanının yuvası her zaman tırtıl ve sinek larvası içerir. Çünkü bu canlılar yuvadaki artıklarla beslenerek yuvanın temiz kalmasını sağlarlar.

Dr. Z. Veselovsky, Are Animals Different?, s.107


GÖÇ EDEN KUŞLARIN KULLANDIKLARI YÖNTEMLER

Pek çok kuş türü her yıl iyi besin kaynaklarına, yumurtlayacak ve yavrularını büyütebilecek uygun bölgelere ulaşabilmek için binlerce kilometre yolculuk eder. Uzun mesafe uçuşlarını, birçok su kuşu başarıyla gerçekleştirir. Uçarken aynı zamanda öterek ve farklı sesler çıkararak birbirleriyle konuşurlar. Bu, ne kadar kalabalık olursa olsun, gecenin karanlığında bile, sürünün bütün üyelerini birlikte tutabilmeyi sağlamaktadır. Sürünün her üyesi diğerlerinin bulunduğu yerleri bilirler. Su kuşlarının, nerede olduklarını anlamak için gökyüzündeki güneşi kullandıkları tahmin edilmektedir. Gidecekleri yere yaklaştıklarında kullandıkları işaretler değişir ve son kilometrelerde kendileri için tespit ettikleri bazı işaretleri kullanabilirler. Bu sizin evinizin yolunu bulmak için caddeleri ve binaları kullanmanıza benzer. Bu işlem için su kuşları nehirleri, dağları ve diğer doğal işaretleri kullanırlar. Bazı su kuşları göç süresince gece-gündüz hiç durmadan uçabilirler.

Zoobooks, Ağustos 1998, s.5


KUŞLAR

Suyun içine girerek avlanmak kuşlar için aslında oldukça tehlikelidir. Çünkü kuşlar sıcakkanlıdır ve donma riskleri vardır. Balinalar, foklar gibi deniz memelileri bu tehlikeyi taşımazlar, çünkü vücutlarını saran kalın bir yağ tabakası vardır. Kuşlar uçtuğu için böyle bir ağırlığı taşıyamazlar, fakat onların kendilerine has, etkili bir yöntemleri vardır: "tüyleri". Uçmalarını sağlayan tüyleri aynı zamanda havayı tutarak, kuşların karadayken de sıcak kalmalarını sağlar. Aynı yöntemi suyun altında da kullanırlar.

David Attenborough, The Life of Birds, s.124
KUŞLAR

Kuşlar yere indikten sonra eğer fırsat bulurlarsa, günde bir kez tüylerini temizleyip, havalandırarak banyo yaparlar ve tüylerini tararlar. Uçuşta kullandıkları uzun kanat tüylerinin özel bir bakıma ihtiyaçları vardır. Her birini gagalarıyla tek tek itinayla temizler ve ayırdıkları her tüy lifini tekrar birbirine kenetlerler.

David Attenborough, The Life of Birds, s.51 KUŞLAR

Kuşlar yere indikten sonra eğer fırsat bulurlarsa, günde bir kez tüylerini temizleyip, havalandırarak banyo yaparlar ve tüylerini tararlar. Uçuşta kullandıkları uzun kanat tüylerinin özel bir bakıma ihtiyaçları vardır. Her birini gagalarıyla tek tek itinayla temizler ve ayırdıkları her tüy lifini tekrar birbirine kenetlerler.

David Attenborough, The Life of Birds, s.51 KUŞ YUMURTASI

Kuş yumurtasında, embriyonun düzgün bir şekilde gelişebilmesi için ihtiyacı olan herşey bulunur. Örneğin su, yumurtanın sarısını çevreleyen yumurta akı (albümin) tarafından sağlanır. Zarla çevrili olan bu yığın yumurtanın rahime giderken geçtiği kanal boyunca ilerler ve kireç salgılayan bezin bulunduğu bölüme gelir. Bu bez kabuğu oluşturur. Kanalın biraz daha aşağısında bulunan başka bezler, kandan ve safradan alınan pigmentlerle kabuğu renklendirirler. Eğer yumurta kanalda aşağı doğru ilerlerken ezilip, bükülürse, yumurtanın üstünde çizgiler ortaya çıkar ve kas kasılmalarıyla ileri itilen yumurta son halini almış şekilde dış dünyaya atılır.

David Attenborough, The Life of Birds, s.218 KUŞLAR

Kuşların da insanlar gibi gırtlakları vardır. Fakat bunlar ses üretmezler. Gırtlak kuşlarda suyun ve besinlerin nefes borusuna kaçmaması için kapakçık görevi yapar. Kuşların sesi başka hiçbir canlıda olmayan ve vücutlarının derinliklerinde yer alan farklı bir yapı olan "syrinx"ten gelir. Kutu şeklindeki bu organın çevresi kıkırdakla kuvvetlendirilmiştir ve kuşun nefes borusunun alt kısmında yer alır. Syrinx burada iki tüp şeklinde kola ayrılarak ciğerlere bağlanır. Kuş, ciğerlerini kastığı zaman bu tüplerin her birinden çok hızlı bir şekilde geçen hava, melodili bir ses oluşturur. Syrinxteki kaslar her bir tüpün ağzındaki kapakçıkların bağımsız olarak titreşmesini sağlar ve böylece sesin perdesi farklılaşarak notaların kalitesi artar.

David Attenborough, The Life of Birds, s.154 
KUŞLAR

Bazı hayvanlar düşmanlarını yanıltmak için seslerini çeşitli şekillerde kullanırlar. Örneğin ağaç deliklerinde yuva yapan birçok kuş rahatsız edildiğinde bir yılan gibi tıslar. Yuvaya saldıran yırtıcı hayvanlar da, delikte muhtemelen bir yılan olduğunu düşünerek bu deliği kurcalamazlar. Küçük tırtıllardan bazıları da tehlike hissettikleri anda tıslarlar ve vücutlarındaki sahte göz beneklerini şişirirler.

Jill Bailey, Mimicry and Camouflage, s.50 
KUŞLAR

Kuşların kanatları yaşadıkları koşullarla tam bir uyum içindedir. Albatros, deniz kırlangıcı ve kılıç kırlangıçları hayatlarının büyük çoğunluğunu uçarak geçirdikleri için uzun ve ince kanatlara sahiptirler. Bu kanatlarla okyanus rüzgarlarında kolaylıkla süzülebilirler. Şahinlerin, kartalların ve akbabaların ise geniş, dışa doğru meyilli tüylü kanatları vardır. Onlar da bu kanatları ile sıcak karalar üzerinde rahatlıkla süzülebilirler.

The Guinnes Encylopedia of the Living World, s.136
 
KUŞLAR

Kuşların tüyleri sürekli bakım gerektirir. Kuşlar da tüylerini suda yıkarlar ve toz kullanarak kabartırlar. Çoğu kuşta kuyruğun bedene bağlandığı yerin yakınında bir yağ bezi bulunur. Kuşlar gagalarıyla o bölümden yağı alarak sürünürler. Böylece tüyleri su geçirmez hale gelir. Balıkçıl, papağan ve tukan gibi kuşlarda bu bez bulunmaz. Bu kuşlar da, tüylerinin bakımını bir kısım tüylerinde bulunan ince bir tozla yaparlar.

David Attenborough, Yaşadığımız Dünya, s. 128


GREBE

Su kuşlarından olan Grebe yavrularını sırtında taşır. Anne, yavrularının üstünden düşmemesi için kanatlarını hafifçe yukarıya doğru kaldırır ve yavrularını başını yana doğru uzatarak gagasına aldığı besin parçalarıyla besler. Fakat yavrulara verdikleri ilk şey gerçek bir besin değildir. Grebeler yavrularına ilk olarak su üstünden topladıkları ya da göğüslerinden kopardıkları tüyleri yedirirler. Bunun nedeni, sivri balık kılçıklarının veya böceklerin sert bir parçasının yavruların midesinden geçerken, bağırsakların narin çeperlerine zarar vermesini önlemektir. Bu tüy yeme tecrübesi, kuşun tüm hayatı boyunca devam edecektir. Fakat bu kuşun hayatının ilk dönemi için, oldukça önemli bir tedbirdir.

David Attenborough, The Life of Birds, s.256



Güne? Ku?lary

Afrika'da ya?ayan güne? ku?lary genel olarak sinek ku?laryna çok benzeyen canlylardyr. Güne? ku?lary da sinek ku?lary gibi son derece ufaktyr. Buna ra?men onlar da nektar toplamak için uzun mesafe uçu?lary yapabilir. Gagalary ve dilleri çiçeklerdeki nektary derinlerden kolaylykla çekebilecekleri ?ekilde tasarlanmy?tyr. Havada asyly kalma konusunda sinek ku?lary kadar ba?aryly de?ildirler. Bir çiçek önünde kysa sürelerle havada asyly kalabilmelerine ra?men, genel olarak çiçeklere konarak beslenmeyi tercih ederler. Erkek güne? ku?lary da, sinek ku?larynda oldu?u gibi di?ilerden daha renklidir. Bu ku?lardaki renk çe?itlili?i pigmentlerden çok tüylerindeki renklerin yapysyndan kaynaklanyr. Güne? y?y?ynyn hareketiyle birlikte tüyler üzerindeki renkler de çe?itlilik gösterir.

Güne? ku?lary canly renkleri ve çiçeklerden kolaylykla nektar emmelerini sa?layan gaga yapylary ile dikkat çeken ku?lardyr. Gagalaryndaki özel tasarym sayesinde her çiçekten kolaylykla nektar toplayabilirler.

Dr. Greg and Mary Beth Dimijian, Animal Watch, s. 83
GÜVERCİN

Posta güvercinlerinin yollarını nasıl bulduklarını anlamak için yapılan bir gözlemde güvercinler bir süre karanlıkta bir kafesin içinde tutulmuşlardır. Daha sonra serbest bırakıldıklarında, güvercinlerin bulutlu bir havada bile yüzlerce kilometre ötedeki güvercinliğin yolunu buldukları gözlenmiştir.

Bilim ve Teknik, Sayı 254, s.57
 
HAMERKOP

Küçük kahverengi bir balıkçıla benzeyen Afrika kuşu Hamerkop ise oldukça dayanıklı ve büyük yuvalar yapar. Bitmiş bir yuva 45 kg.'dan daha fazla ağırlıktadır ve boyu da tabanından kubbeli çatısına kadar 1.5 m.'yi geçen yüksekliktedir. Bu yuva 8.000 parçadan oluşur. Hamerkop eğer yuva yapacaksa taşıyabileceği her şeyi kullanarak yuva yapar. Bunlar ağır dal parçaları, çalılıklar, yapraklar, tüyler, kemik parçaları hatta plastik bile olabilmektedir. Yuvanın yeri olarak da genelde ağacın çatallı dallarını seçer.

David Attenborough, The Life of Birds, s.228




HORNBILL

Dişi Hornbill kuşu, (tropikal Asya ve Afrika'da bulunan boynuz gagalı kuş) yuva yapımında çok titiz davranır. Yuva yapacağı ağaç kovuğunun havadar olması gerekir. Ayrıca kovuğunun tepesinde herhangi bir saldırı anında kaçabilmesi için bir baca da olmalıdır. Hornbill kuşu, yuva yapacağı kovuğu küçük çatlak ve delikleri de kullanarak genişletir. Kullandığı malzemeler türüne göre değişir. Afrika Hornbillleri çamur, Borneo Rhinoceros Hornbillleri reçine, hepsinden büyük olan Hindistan Hornbillleri ise çiğnenmiş talaş ve besin kullanarak yuva yaparlar. Dişi olan içeride oturarak yuvayı sıvamaya başlar. Erkek kuş da bir yandan ona bu sıvama işlemi için gerekli malzemeyi taşır. Kısa zamanda yuva öyle daralır ki, dişi kuş dışarıya çıkamaz. Aynı boyutlarda hiçbir avcı da içeri giremez. Dişi kuş bu yuvada yumurtalar çatlayıncaya kadar, yani 3 ay boyunca kalır.

David Attenborough, The Life of Birds, s.227




KUŞLAR

Bazı yetişkin kuşlar, yavrularını önceden sindirdikleri besinlerle beslerler. Örneğin güvercinler kursaklarında yağ ve protein yönünden çok zengin bir madde olan ve "güvercin sütü" adı verilen özel bir salgı üretirler. Memelilerin sütünden farklı olarak bu süt hem anne hem de baba tarafından üretilir. Birçok kuş buna benzer besinleri yavruları için hazırlarlar.

David Attenborough, The Life of Birds, s.262
İSKELE KUŞLARI (YALI ÇAPKINLARI)

Doğadaki canlılarda çok büyük bir çeşitlilik hakimdir. Alemlerin Rabbi olan Allah, yaratma sanatındaki benzersizliği bize bu çeşitlilikle göstermektedir. Örneğin iskele kuşlarının farklı türlerinin, kendi avlanma biçimlerine uygun gaga yapıları vardır. En garip görünümlü türlerden biri Yeni Gine'nin kürek-gagalı iskele kuşudur. Toprağı kazarak solucanları bulabilmesi için, kazma gibi kullandığı kısa, geniş, koni şekilli gagalara sahiptir. Balık avcıları olan iskele kuşlarında ise uzun, sivri, hançer şekilli, yanlardan yassı görünümü olan gagalar vardır. Böceklerle, sürüngenlerle, yengeçlerle ve diğer avlarla beslenen türler ise genellikle geniş, yukarıdan aşağı doğru düzleşen gagalara sahiplerdir. İskele kuşları genellikle nehir kıyısındaki ağaç tüneklerinden avlanırlar. Çeşitli küçük balıkları alırlar ve onları yemek üzere tüneğine taşırlar. Birçok balığı hiç bekletmeden hemen yutarlar fakat dikenli olanları -dikenli balık (stickleback) gibileri- önce dala çarparlar. Çünkü bu balıkların bükülmeyen diken ve yüzgeçleri sadece öldüklerinde düzleşir.

Martyn Bramwell, Birds, The Aerial Hunters, s.36-37


YALIÇAPKINI

Yalıçapkını kuşu, küçük balıkları kolay yutabilmek için baş tarafından yani kılçıklarının yönünde yutar. Fakat balıkları yavrularına yedirecekleri zaman, kuyruklarından tutar ve onların rahatça yutabilecekleri yönde ağızlarına verir.

Giovanni G. Bellani "Quand L'oiseau Fait Son Nid", s.100
YALI ÇAPKINI

Su içindeki hayvanlarla beslenen kuşlar önemli bir yeteneğe sahiptirler. Işık suya girdiğinde veya çıktığında kırılır. Bu nedenle kuşların suyun üstünde iyi bir gözlem yapmaları gerekir. Afrikalı Yalı çapkını havada rüzgar yokken dahi "sabit kalabilme" özelliğine sahiptir. Ve bu da ona havada asılı kalamayan diğer Yalı çapkını kuşları arasında büyük bir avantaj sağlar. O, balık avlamak için bir dalın üstünde beklemek zorunda değildir. Balığın olduğu her yerde avlanabilir.

David Attenborough, The Life of Birds, s.118
 
İSPERMEÇET KUŞU

Beyaz boğazlı ispermeçet kuşu (Pseudoseisura gutturalis) 21 cm. uzunluğundadır ve bir kuşun kurduğu en büyük yuva olan 1,5 m. çaplı yuvayı kurar. Güney Afrika'ya ait bir kuş cinsi olan bazı baştankaralarsa, iki bölümlü yuva yaparlar. Gerçek kuluçka odası gizlenmişken diğer giriş ortadadır. Bu avcılar için yapılmış olan bir aldatmacadır.

Giovanni G. Bellani "Quand L'oiseau Fait Son Nid", s.90
 
İSLİ DENİZ KIRLANGICI

İsli deniz kırlangıçları (Sooty Terns) hiç durmadan beş yıl uçabilirler. Kırlangıçların dakikada 150 kez kanat çırptığı göz önünde bulundurularak bir hesaplama yapılacak olursa, isli deniz kırlangıcının yere inmeden önce kanatlarını yaklaşık 400 milyar kez çırptığı ortaya çıkar. Bu kuşlar uçuş halindeyken yemek yerler ve yine uçarken uyurlar, sadece çiftleşmek için yere inerler.

ZooBooks, Animal Wonders, Ocak 1998, Vol.15, No.4


İSPERMEÇET KUŞU

Beyaz boğazlı ispermeçet kuşu (Pseudoseisura gutturalis) 21 cm. uzunluğundadır ve bir kuşun kurduğu en büyük yuva olan 1,5 m. çaplı yuvayı kurar. Güney Afrika'ya ait bir kuş cinsi olan bazı baştankaralarsa, iki bölümlü yuva yaparlar. Gerçek kuluçka odası gizlenmişken diğer giriş ortadadır. Bu avcılar için yapılmış olan bir aldatmacadır.

Giovanni G. Bellani "Quand L'oiseau Fait Son Nid", s.90
İSPİNOZ

Gouldian ispinozları renklere karşı hassastırlar. Yavruların ağızlarının her iki köşesinde de büyük yumrular vardır. Bu yumrular yanardöner yeşil ve mavi renklerdedir. Bu renkler yuvadaki yavrulardan hangisinin besine ihtiyacı olduğunu gösterir. İspinozlardan başka genç Linnetler'in de (güzel öten ve ketenkuşuna benzeyen küçük bir kuş) ağızları, boğazlarının hemen yanından geçen kan damarları nedeniyle kırmızıdır. Fakat yavrulara besin verildiği zaman bu kanın büyük kısmı, sindirilen besinleri toplamak için midelerine gider. Hala aç olan yavruların ağızları en fazla kırmızı olanlardır ve deneysel olarak annelerin hangi yavruya besin vermeleri gerektiğini bu renklerin farklılığından ayırt ettikleri bulunmuştur.

David Attenborough, The Life of Birds, s.263


JACANA

Jacana denen kuşların büyük ayakları vardır. Kuşun ayakları ağırlığını dağıtır ve böylece Jacana suyun üzerinde yüzen büyük zambak yapraklarının üzerinde düşmeden yürüyebilir. Bu sayede gölcüğün ortasında rahatlıkla hareket ederek su böcekleri ve küçük balıklarla beslenir.

ZooBook, Animal Wonders, January 98, Vol.15 N.4
KARABATAKLAR

Birkaç yüz kuştan oluşan karabatak sürüleri, göllerde, toplu olarak balık avlarlar. Bir karabatak sürüsünün tamamı sırayla kıyıya doğru yüzerken, kuşlar bir yandan da birbiri ardınca dalış yaparlar. Bu dalışlardan korkan balıklar da bu sayede daha kolay avlanacakları sığ sulara itilmiş olurlar. Çok kalabalık olan karabatak sürüleri aynı anda hangi yöntemi kullanarak başarılı olacaklarını ve nasıl hareket etmeleri gerektiğini sadece ve sadece Allah'ın ilhamı sayesinde bilmektedirler.

Dr. Z. Veselovsky, Are Animals Different?, s.116


KARABATAK

Karabatak kuşunun gagasının sonunda balıkçıların oltasını andıran bir çengel bulunur. Bu çengel karabatağın balığı kolayca yakalamasına yardımcı olur.

Ranger Rick, April 98, s.6
 
KARTAL

Kartalların hem yerden havalanıp uçabilecek kadar hafif olmaları, hem de avlarını yakaladıklarında rahatlıkla taşıyabilecek kadar güçlü olmaları gerekir. Bir kel kartalın 7000'den fazla tüyü vardır, fakat hepsini biraraya koyduğunuzda bütün tüylerinin ağırlığı yaklaşık 500 gram tutar. Ayrıca vücutlarının daha hafif olabilmesi için, kemiklerinin içi de boştur. Bu kemiklerin birçok yerinde havadan başka birşey yoktur. Bir kel kartalın tüm iskeletinin ağırlığı 272 gramdan sadece biraz fazladır.

ZooBooks, April 1993, Vol.10, N.7


KARTAL

Kartal inişini yaparken, kuyruğunu havalandırır ve onu vücuduna göre bir açıyla aşağı çekerek hızını azaltır. Kanatlarının uçlarını alçaltarak onları fren olarak kullanır. Hızını kaybederken, kanatların üstünde oluşan hava akımı onun düşme tehlikesinin artmasına neden olur. Bunu "alulas"larını kaldırarak önler. Alulaslar uçan kuşların kanatlarının ucunda bulunan üç-dört tüy öbeğidir. Bunlar kanat yüzeyinde havanın çizgi halinde akmasına yardımcı olur. Artık kuş neredeyse tüm hızını kaybetmiştir. Dev pençelerini ileri doğru uzatır, dalı kavrar ve böylece tamamen durur.

David Attenborough, The Life of Birds, s.51


 

 
KARTAL

Kartallar her üç saatte bir yumurtaları kabuklarına yapışmasınlar diye çevirirler.

National Geographic, November 1992, s.44

KARTAL

Bir kartal uçmak için kendisine gereken gücün çoğunu kanatlarını çırpışı sırasında, kanadının aşağıya doğru olan hareketinden alır. Bu yüzden, kartalın kanatlarını aşağıya doğru iten kasların sayısı, kanatları yukarı doğru iten kasların sayısından daha fazladır. Bir kartal için uçuş kasları çok önemlidir. Bu kaslar genelde kuşun vücut ağırlığının yarısı kadar bir ağırlığa sahiptir. Ayrıca kartallar kanatlarının pozisyonunu değiştirerek daha, hızlı veya daha yavaş uçabilirler. Hızlı uçmak istediklerinde, kanatlarının ön kenarlarını rüzgarın içine doğru çevirir ve böylece "havayı keserler". Kendilerini yavaşlatmak istediklerinde ise, bu sefer de kanatlarının geniş kısmını rüzgara doğru çevirirler.

ZooBooks, April 1993, Vol.10, N.7
KARTAL

Bazı kartallar, havada inanılmaz bir sürat yaparak aşağıya doğru inişe geçerler. Bu dalış esnasında saatte yaklaşık 322 km. hız yaparlar. Büyük kartallar avlarına çok hızlı çarparlar. Kel kartalın avına vuruşu, yivli tüfek mermisine kıyasla iki kat daha güçlüdür.

ZooBooks, April 1993, Vol. 10, N. 7
 
QUETZAL

Quetzallar Orta Amerika'nın yağmur ormanlarının en gösterişli kuşlarıdır. Bu kuşu bu kadar gösterişli kılan şüphesiz yaklaşık 1 m.'yi bulan parlak yeşil renkli kuyruğudur. Bu kuyruk özellikle erkeğin dişiyi etkilmesi için kullanılmaktadır. Bunlar yuvalarını yerden 1 m. ila 100 m. arasındaki yüksekliklerde ölü ağaçların herhangi bir yerine yapabilmektedirler. Yuva çok büyük olmadığından eğer aileye bir yavru katılmışsa yuvada sadece yavru kuş kalır ve ebeveyn kuşlar yuvanın dışından yavruyu beslerler.

National Geographic, June 1998, s.41
KERKENEZ

Doğanların yakın akrabası olan kerkenezlerin çok farklı "avlanma taktikleri" vardır. Avını ararken, adeta havada asılı olarak kalır. Kuyruğunu yayarak açar ve böylece kuyruğunun havayı tutma özelliğini daha da arttırır. Ayrıca kanatlarının ucundaki tüyleri de kaldırarak hava akımlarından dolayı oluşabilecek dengesini kaybetme riskini azaltır. Kanatlarının ucundaki tüyleri birbirinden ayırır; böylece kanadın üst yüzeyinde oluşabilecek hava boşluklarını dağıtmak için, yukarı doğru çıkan küçük ve hızlı hava akımları oluşur. Kerkenez havanın ileri doğru iten bu hareketini kullanarak, rüzgarın hızıyla yol alır ve avını gözlerken iniş yapacağı bölgenin tam üstünde havada asılı durur.

David Attenborough, The Life of Birds, s.56
KILIÇKIRLANGICI

Kılıç kırlangıçları hayatlarının büyük bir kısmını havada geçirirler. Hatta uçarken bile uyuyabilirler. Kılıç kırlangıcının aerodinamik (havada kolay hareket etmesini sağlayan) vücut yapısı onun en hızlı hayvanlardan biri olmasını sağlamaktadır. Öyle ki bu kırlangıç türü saatte 150 kilometrelik bir hıza ulaşabilmektedir.

Tonny Seddon, Animal Movement, s.52
KILIÇ KIRLANGICI

Şelalelerin arkalarında bulunan kayalıklara kuşların ulaşması imkansızdır. Bunu yapmaya kalkışan kuş tonlarca ağırlıktaki suyun altında savrulacaktır. Oysa Güney Amerika'da yaşayan bir tür Kılıç kırlangıcı o kadar küçüktür ve o kadar hızlı uçar ki, şelaleyi bir ok gibi delerek geçer ve arkasındaki kayalıklarda kendisine güvenlikli yuvalar kurar. Kılıç kırlangıçlarının ayakları son derece küçüktür. Bu da yuva yapımında onlar için bir zorluktur. Diğer kuşların yaptığı gibi yere inip malzemeleri tutup kavrayamazlar. Bunun yerine tüyleri, kuru ot parçalarını ve havada yüzebilen diğer materyalleri seçerler. Sonra bu malzemeleri, tükürük bezlerinde ürettikleri yapışkan salyayla yapıştırarak biraraya getirirler. Tüy üstüne tüy, kat üstüne kat yaparak fincan benzeri küçük bir yuva yaparlar.

David Attenborough, The Life of Birds, s.225


Kuşlar: Tepeli Akbaba, Kızıl Gergedan

Hepsi birbirinden farklı kanat şekillerine sahip olan kuşlar farklı uçuşlar yaparlar. Örneğin And dağlarında yaşayan tepeli akbabanın uzun ve geniş kanatlarındaki tüylerin ucunda açılıp kapanabilen yarıklar bulunur. Akbaba bu kanatlarıyla, ısınıp yükselen hava akımlarının üzerine çıkar ve saatlerce bir kez bile kanat çırpmadan süzülür. Karakenarlı albatrosun çok uzun ve ince olan kanatları, denizlerde esen güçlü ve düzenli rüzgarların üzerinde yüksek hızla uçmaya uygun bir şekle sahiptir. Kızıl gergedan kuşunun aralarında yarıklar olan kısa ve geniş kanatları, çabuk havalanmasına, kaçmasına, dalların arasına ve yere doğru dalışlar yapabilmesine yarar.

David Attenborough, Life on Earth, s.131


KINGFISHER

Kingfisher adı verilen kuş gölün üstüne uzanan bir dalda otururken, aşağıda suyun içinde bir balık görünce hemen harekete geçer. Eğer dal suya çok yakınsa, kuş önce yukarıya doğru havalanarak yükseklik kazanır. Böylece suya dalmak için hız alabileceği bir mesafe oluşur. Aşağı doğru indikçe kanatlarını çırparak hızını daha da artırır. Kanatlarını arkaya alıp genişleterek suya dalar ve balığı yakalar. Suyun içinde de kanatlarını çırparak yükselmeye çalışır. Su yüzeyine çıkar ve tekrar dalına geri döner. Orada avının başını sert bir cisme vurarak öldürür ve bir lokmada yiyerek yutar. Bunların hepsi sadece birkaç saniyede gerçekleşir.

David Attenborough, The Life of Birds, s.118


 
KİRAZ KUŞU

Yapılan yuvalar bazen sadece dişileri çekmek için kullanılır ve o zaman sadece bir iletişim aracını temsil eder. Mesela Kirazkuşunun erkeği yere iki paralel sıra oluşturacak şekilde dalları saplar, sonra da girişi ince çırpılarla örtüp parlak ve renkli şeylerle (çiçekler, tüyler, inciler, düğmeler...) süsler. Beşikkuşu ise yuvasının içini meyve tanelerini duvarlara sürterek boyar. Bu yuvalar sadece karşı cinsin ilgisini çekmek için kullanılır, hiçbir zaman yumurta barındırmaz.

Larousse, Tematik Ansiklopedi, 4. Cilt, s.143
Kırlangıç

Uçurum kırlangıçları yuvalarını uçurum kenarlarına, bina veya avlu duvarlarına çimento ile yapıştırarak yaparlar. Bu çimentoyu elde ediş yöntemleri ise oldukça pratiktir. Öncelikle gagalarıyla çamur veya kil parçaları toplarlar ve bu inşaat malzemelerini yuvalarına taşırlar. Çamuru yapışkanımsı ağız salgılarıyla karıştırıp, uçurumun yüzeyine sürerler ve üstünde yuvarlak bir açıklık bırakarak düzgün bir çömlek şeklinde biçim verirler. Çömleğin içini yavrularının rahat etmesi için çim ve tüyle doldururlar. Uçurum kırlangıçları yuvalarını çoğunlukla sarkan bir kaya çıkıntısının altına inşa ederler. Bunun nedeni yağmur yağdığında çamurun yumuşayarak yuvayı yıkıp götürme tehlikesinin bulunmasıdır.

Russell Freedman, How Animals Def. Their Young, s.13-14


KIRMIZI KANATLI KARA KUŞLARI

Kuşların dişilerini etkilemek için kullandıkları birçok değişik yöntem vardır. Erkekler özellikle renkli ve desenli tüylerini, seslerini ya da danslarını kullanarak dişilerin dikkatini çekmeye çalışırlar. Örneğin kırmızı kanatlı karakuşların çok ilginç bir kur yapma yöntemleri vardır. Erkek kırmızı kanatlı karakuş önce dişilerin yakınlarındaki bir kütüğün üzerine tüner, daha sonra hem öterek hem de omuzunun üzerindeki kırmızı deseni hızlı hızlı hareket ettirerek dişileri etkilemeye çalışır.

Robert. R. Halpern, Green Planet Rescue, s.19
 
KIRMIZI TAÇLI KUŞ

Kırmızı taçlı kuş gibi yağmur ormanlarındaki birçok kuş besininin önemli bir bölümünü incir ağaçlarından sağlamaktadır. Bundan başka Polyrhachis karıncaları da incir dallarının üzerinde buldukları besinleri yuvalarına taşırlar. Bu karıncalar ağaçlardan yuvalarına giderken incir tohumlarının yayılmasında çok önemli bir görev almış olurlar. İncir tohumunu taşıyan karınca bu tohumları daha sonra yemek için biriktirir. Yedikleri tohumlar zarar görmüş olur, fakat karınca yuvasında kalanlar filizlenip olgun bir incir ağacı olma şansı bulur.

National Geographic, April 1997, s.41
Kiwi Kuşunun Avlanma Tekniği

Kiwi yalnızca Yeni Zelanda'da yaşayan bir kuş türüdür. Geceleyin avlanan Kiwi kuşunun kendine özgü bir avlanma şekli vardır. Uzun gagasını toprağın içerisine sokar ve toprağı koklamaya başlar. Amacı temel besin kaynaklarından olan yer solucanlarını bulmaktır. Geceleri beslenen ve besinlerini toprağın altında arayan Kiwi kuşu bu ihtiyaçlarına uygun tasarımla birlikte Allah tarafından yaratılmıştır.

http://disney.go.com/DisneyChannel/AmazingAnimals/fact6.html
 
KİWİ

Çok iyi gören gözlere sahip olmalarına rağmen kuşlarda koku alma duyusu yeterli değildir. Ancak bazı istisnalar vardır. Örneğin Kiwi kuşu çok küçük gözlere sahiptir, bu yüzden solucanları ve tırtılları daha çok kıvrık gagasının ucundaki hassas burun delikleri sayesinde koklayarak bulabilir.

The Guinnes Encylopedia of the Living World, s.138
KIYI KIRLANGICI

Bazı kuşlar da yuvalarını yerin altında gizlerler. Kıyı kırlangıçları nehir veya sahil şeridi boyunca, dik toprak setlerinin yanlarında uzun tüneller kazarlar. Bu tüneller yukarı doğru eğimlidir, bu sayede yağmur yüzünden yuvalarını selin basması engellenmiş olur. Her tünelin sonunda çim ve tüyle kaplanmış küçük bir odacık vardır. Kıyı kırlangıçları geniş koloniler halinde yuva kurarlar ve aynı kıyıya seneler sonra yeniden dönerler.

Gardner Soul, Strange Things Animals Do, s.13
KIZIL FIRINCI KUŞU

Kızıl fırıncı kuşunun (Furnarius rufus) ismi ekmek fırınına benzeyen yuvasından kaynaklanır. Erkek ve dişi, bu sağlam yuvayı, çamur, bitki ve tükürük kullanarak inşa ederler. Yuvanın yapımı aylarca sürer ve çift bu yuvayı bir sonraki sene tekar kullanmaz.

Giovanni G. Bellani, "Quand L'oiseau Fait Son Nid", s.93
KUĞU

Kuğuların ağırlığı bir başka memeli ile kıyaslandığında oldukça hafiftir. Aynı boyutlarda bir buldog köpeği, kuğudan "4 kat" daha ağırdır. Kuşların hafif olmasının çeşitli sebepleri vardır. İçi boş kemikleri iç kirişlerle desteklenmiştir. Kuyruk yerine kabarık tüyleri vardır ve dişlerle kaplı çene yerine gagaları vardır. Vücutlarının çok önemli bir kısmı havayla doludur. Bu hava birçok kuşta bulunan 9 hava kesesinde saklanır. Bunlar sadece ağırlık azaltma niteliği taşımazlar. Uçuş sırasında kuşlar çok fazla enerji harcarlar ve bu nedenle çok yoğun oksijen kaynağına ihtiyaçları vardır. İşte bu hava keseleri kuşun solunum sisteminde de önemli rol oynar. Bu sayede kuğu, aynı büyüklükteki bir memelinin nefes alışı sırasında aldığı oksijenden çok daha fazla oksijen alır.

David Attenborough, The Life of Birds, s.41
 
KUĞULARIN YUMURTALARINA OLAN DÜŞKÜNLÜĞÜ

Kuğuların trumpeter türü, gelişmekte olan yumurtalarının sıcak kalmalarını sağlamak için, yumurtaların üzerine otururlar. Sadece zaman zaman ayağa kalkarak yumurtaları çevirirler. Böylece ısının her yere eşit dağılmasını sağlamış olurlar. Kuşkusuz ki yumurtalarının nasıl bir bakıma ihtiyaçları olacağını kuğulara ilham eden Allah'tır.

Nat. Geo. Society, How Animals Care for Their Babies, sf.6
KUŞLAR : Sinekkuşu, Makav, Muhabbet Kuşu, Flamingo

Kuşların gagaları türlere göre çok farklı şekillerdedir. Örneğin Kılıç gagalı sinekkuşu'nda çiçek nektarı emebilmesi için bedeninin dört katı uzunluğunda ince bir gaga bulunur. Makav kuşunun gagası ise, en çetin cevizleri bile kırabilecek çengelli bir yapıya sahiptir. Muhabbet kuşunun gagası tohumları kolay açabileceği bir yapıya sahiptir. Flamingo'nun gagasında ise, minik eklembacaklıların kabuklarını süzmek için kalbura benzer özel bir bölüm vardır.

David Attenborough, Yaşadığımız Dünya, s.127-128
MACAW

Bitkiler için zehirli tohumlarının olması etkili bir korunma yöntemidir ama bazı kuşlar bu savunma metodunu nasıl geçeceklerini çok iyi bilirler. Macaw'lar (tropikal Amerika'ya özgü bir çeşit papağan türü) zehirli tohumları alma konusunda uzmandırlar. Dev bir kancayı andıran gagaları ile çok sert kabukları bile kırabilen bu kuşlar, zehirli tohumları yedikten sonra hemen kayalıklara doğru uçarlar ve orada bulunan killi kaya parçalarını kemirip yutarlar. Bu killi kaya parçaları tohumların içindeki toksini emer ve böylece kuşlar yiyeceklerinin besin maddesi taşıyan kısımlarını mide ağrıları çekmeden sindirebilirler.

David Attenborough, The Life of Birds, s.78
 
DENİZ MARTILARININ UÇUŞ YETENEKLERİ

Deniz martıları denizden havalanırlarken, yükselen hava kütlesinin içinde ileri-geri sürüklenirler. Yukarı doğru sürüklenme, tıpkı bir asansörün yük taşıması gibidir, martıların kanat çırpmasına hemen hemen hiç gerek kalmaz. Rüzgar bir eğime karşı estiği zaman, bu eğim bir uçurum olsa da, rüzgar yukarı doğru hareket eder ve eğer kuşun kanatları açıksa kuşu yukarı doğru kaldırabilir. Rüzgar çok hafif olsa da dik dalgalar veya kıyıya doğru ilerleyen dalgakıranlar sürekli olarak önlerindeki havayı itip kaldırırlar. Martılar da bu hava hareketinden faydalanırlar ve bu yolla tek bir kere bile kanat çırpmadan uzun mesafeler boyunca yolculuk ederler. Kuşlara doğdukları andan itibaren havanın bu özelliğinden faydalanmayı öğreten üstün aklın sahibi yaratmada hiçbir ortağı olmayan Allah'tır.

N.J.Berril, The Life of the Ocean , s.9-10
 
MARTI GAGALARINDAKİ FARKLILIKLAR

Martı türü kuşlarda gaganın biçimi beslenme özelliklerine bağlı olarak türden türe değişiklik gösterir. Örneğin martıların ve özellikle yırtıcı martıların kanca uçlu gagaları, yakalayıp koparmaya elverişlidir. Bazı türlerin, örneğin Atlas Okyanusu kıyılarında yaşayan denizpapağanı ile aksumru denen kuşların gagası birkaç balık taşırken, dalıp yeniden balık avlayabilecekleri bir yapıya sahiptir. Bu takımın üyelerinin ilginç bir özelliği de tuzlu su içebilmeleridir. Kanlarındaki iyon dengesini böbrekleri ve gözlerinin üstündeki oyuklarda bulunan özel tuz bezleri sağlar. Bu bezler tuzlu salgıyı burun deliklerine açılan bir kanala boşaltırlar. Görüldüğü gibi Allah aynı türdeki kuşlar arasında yarattığı çeşitli özelliklerle bizlere eşi benzeri olmayan yaratma sanatını tanıtmaktadır.

Ana Britannica Ans., 8. Cilt, s.12
MEGAPOD

Avustralya megapod kuşları yaptıkları "Kuluçka Makinesi" tipi yuvalarında ısı izolasyonu için kum kullanırlar. Kuluçkadan 6 ay önce erkek megapod, dev pençeleriyle 3 m. çapında ve 15 m. derinliğinde bir çukur kazar. Sonra bu çukuru çürümekte olan yaş otlar ve yapraklarla doldurur. Çürüyen bitkilerdeki bakteriler, yüksek derecede sıcaklık oluştururlar. Çürüyen bitki yığınının üzerinde huni biçiminde açılmış olan delik, kış boyunca yağmurun içeri sızmasını ve organik maddelerin nemli tutulmasını sağlar. Çürümüş bitki tabakasını toplayan ve havalandırmak üzere zaman zaman altüst eden hep erkektir. Dişi kuş zaman zaman gelerek, erkeğin çalışmasını kontrol eder. Sonunda dişi, çürüyen bitkilerin üzerindeki çukura yumurtlar. Kuvöz benzeri bu yuvadaki sıcaklığı tam 33 derecede tutmak da erkeğe düşen bir görevdir; erkek bunun için havalandırma delikleri açar. Gagasını kullanarak yuva ısısını sürekli kontrol eder. Yazın sıcağında bu önlem yetmeyince, yuvasını kumla örtmeye başlar ve hava sıcaklığı arttıkça kum tabakasını kalınlaştırır. Öyle ki, yaz ortasına doğru kumun kalınlığı 1 m.'yi bulur.

Bilim ve Teknik Dergisi, Sayı:260, Cilt:22, Temmuz 1989, s.58


 
Susuzlu?a Dayanykly Muhabbet Ku?lary

Yabani muhabbet ku?lary Avustralya'nyn fazla ya?mur almayan bozkyrlyk bölgelerinde ya?ar. Su ihtiyaçlaryny yedikleri tohumlardan kar?yladyklary için bu ku?lar hava son derece kurak da olsa 1 ay boyunca hiç su içmeden rahatlykla ya?ayabilir. Yabani muhabbet ku?larynyn hayatlarynda suyun çok önemli bir yeri vardyr. Örne?in yeterli miktarda su bulamadyklary zaman, yavru yapmayy durdururlar ve su için yeni yerler aramaya çykarlar. Yeterli büyüklükte su birikintisi bulduklarynda olabildi?ince hyzly bir ?ekilde yumurtlamaya ba?larlar.

Ranger Rick, August 1999, s. 5-7
 
KUŞLAR : Sinekkuşu, Makav, Muhabbet Kuşu, Flamingo

Kuşların gagaları türlere göre çok farklı şekillerdedir. Örneğin Kılıç gagalı sinekkuşu'nda çiçek nektarı emebilmesi için bedeninin dört katı uzunluğunda ince bir gaga bulunur. Makav kuşunun gagası ise, en çetin cevizleri bile kırabilecek çengelli bir yapıya sahiptir. Muhabbet kuşunun gagası tohumları kolay açabileceği bir yapıya sahiptir. Flamingo'nun gagasında ise, minik eklembacaklıların kabuklarını süzmek için kalbura benzer özel bir bölüm vardır.

David Attenborough, Yaşadığımız Dünya, s.127-128
Oxpeckerlar İle Ortak Yaşam

Oxpecker denen kuşlar Afrika bufalosu, gergedanlar ve diğer büyük av hayvanlarının derilerinin üzerindeki kenelerle beslenir. Bu ortak yaşamda her iki taraf da karşılıklı çok fazla fayda sağlarlar. Bu şekilde av hayvanları hem parazitlerinden kurtulmuş olur hem de herhangi bir tehlike durumunda kuşlardan yüksek sesli bir uyarı alırlar. Kuşlar da besin, hareket eden bir tünek ve hatta yuvalarının içini kaplamak için tüy elde eder.

Michael Scott, The Young Oxford Book of Ecology, s. 31
Sert Kuyruklu Ördekler

Ördeklerin en bilinen özellikleri iyi birer yüzücü ve dalgıç olmalarıdır. Hepsi suda çok seri hareket edebilmelerine rağmen tatlı suda yaşayan sert kuyruklular yüzme ve dalma konusunda en iyi olan türdür. Sert kuyruklular, kısa kalın boyunları, sert kuyruk tüyleri ve geniş gagaları olan kısa kanatlı ördeklerdir. Tüyleri genelde beneklidir ama diğer ördeklerde olduğu gibi metalik renklere sahip değildir. Sert kuyrukluların son derece iyi birer dalgıç olarak nitelendirilmelerinin nedeni; dalarken varlıklarını hiç hissettirmemeleridir. Herhangi bir tehlike durumunda, suya son derece yavaş dalarlar. Öyle ki, hiç dalga bırakmadan ortadan kaybolabilirler. Bundan başka erkek ördeklerin son derece ilginç bir kur yapma yöntemleri de vardır. Bir dişi ile karşılaştıklarında önce gırtlak keselerini şişirir, kuyruklarını yana yatırır ve gagalarını sürekli göğüslerinin üzerine bastırıp öterler. Erkek ördeklerin sesleri çok uzaktan duyulabilecek kadar güçlü bir davulun sesine benzer.

International Wildlife Encyc; Vol. 21, s.2395
 
ÖRDEK

Ördek ve kazların, küçük su birikintilerine ani inişler yapabilmek için kullandıkları "özel teknikleri" vardır. Geniş kanatlarının tüylerini açarak sağa ve sola savururlar. Tüyler arasında oluşan boşluklardan geçen hava yüksek bir sese neden olur. Hatta kanatlarını sırtlarına doğru kıvırırlar, bu da hızlarını arttırır. İniş yapacakları alana birkaç metre kala kanatlarını düzeltirler ve bu şekilde kanatlar hava freni görevi yaparak güvenli bir iniş sağlar.

David Attenborough, The Life of Birds, s.419


ORDEK

Ördekler uçarken saatte 50 km.'nin üzerine çıkabilirler. Ayrıca yırtıcı hayvanlara yem olmamak için de uçarlarken sürekli rotalarını değiştirler. Suya dalmaları gerektiğinde bunu o kadar hızlı bir şekilde yaparlar ki avcılar için çok zor bir hedef olurlar.

National Geographic, November 1984, s.581
 
ÖRDEK

Erkek ördekler her zaman dişi ördeklerden daha parlak tüylere sahiptirler. Yuvasında kuluçkaya yatmış dişiler için bu önemli bir korumadır. Çünkü soluk renkleri sayesinde düşmanları onları göremediği için dişiler yuvalarında daha güvenlikte olurlar. Dişilerdeki ortama uygun soluk renkler ve kamuflaj şekilleri onları yakın mesafede bile görebilmeyi oldukça zorlaştırır. Erkek ördekler de yuva yapan dişilerini korumak için parlak renkli tüylerini kullanarak düşmanların dikkatini üzerlerine çekerler. Bir düşman yuvanın yakınına geldiğinde erkek hemen havalanarak, çok fazla gürültü yapar ve düşmanı yuvadan uzaklaştırabilmek için elinden gelen tüm çabayı sarfeder.

Zoobooks, Ağustos 1998, s.5


ÖTLEĞEN KUŞU

Karabaş küçük ötleğen kuşları sonbahar göçleri sırasında, 3800 km.lik bir yol katederler ve bu sırada vücut ağırlıklarının yarısını yitirirler. Bilim adamları bu canlıların yakıt verimini litre başına 290.000 km. olarak hesaplıyorlar.

Bilim ve Teknik Dergisi, Sayı:330, Mayıs 1995, s.68
PAPAĞAN

Papağanlar ve balıkçıl kuşları kanatlarını temizlemek için bir çeşit "toz" üretirler. Bu toz tüylerinin yıpranmış uçlarından gelir. Bazı türlerde, güvercinler ve papağanlarda olduğu gibi kuşun tüyleri arasına dağılmıştır. Diğerlerinde özellikle balıkçıl kuşlarında bu tozlar küçük öbekler halinde toplanmıştır. Tozun ne işe yaradığı henüz tam olarak anlaşılamamıştır, fakat kanatların su geçirmezliğine yardımcı olduğu tahmin edilmektedir. Beyaz balıkçıllar, pelikanlar ve diğer su kuşları kendilerini kuyruklarının alt kısmındaki derilerinde yer alan bir bezden salgılanan yağ ile yağlarlar. Yıkama, topraklama ve tozlamayla tüyler tekrar uçuşa uygun pozisyon için hazırlanır.

David Attenborough, The Life of Birds, s.53
 
PABUÇ GAGALI LEYLEK

Pabuç gagalı leyleklerin tahta ayakkabıya benzeyen gagaları vardır. Tuhaf bir görünümü olan bu gagaların yapısı yiyecek yakalamak için çok uygundur. Leylekler gagalarını kullanarak buldukları kurbağaları kürekle çıkarır gibi yakalarlar.

ZooBooks, Ocak 1998, Vol.15, N.4
 
PATOO

Patoo adı verilen kuş "taklit yapabilme" kabiliyetini hareketleriyle destekler. Bir ağaç kütüğüne konar ve tüyleriyle aynı renk olan kütükte hiç fark edilmez. Fakat yanına yaklaşıldıkça taklidini daha mükemmelleştirmek için hareket etmeye başlar. Çok yavaş bir şekilde, kuyruğunu indirir ve onu ağaç kütüğünün deliğine sokar. Böylece kuşla ağacın birleşme yeri iyice belirsizleşir. Sonra yine aynı yavaşlıkta, gagası dik olarak gökyüzüne dönene kadar başını kaldırır ve gözlerini kapar. Kuşa 90 cm. uzaklıkta olunduğunda bile kuş hareketsiz ve donuk durur. Kuşun özelliği, göz kapakları kapalı olmasına rağmen görebilmesidir. Her iki göz kapağında da çok ufak dikey yarıklar vardır. Bu yarıklar kuşun hassas gözlerine ışığın girmesini ve bu sayede etrafını görmesini sağlar.

David Attenborough, The Life of Birds, s.164
DALGIÇ PELİKANLAR

Beyaz pelikanlar (Pelecanus onocrotalus), gruplar halinde balık tutarlar. Genellikle hep birlikte suyun içindeki balık sürüsünün etrafını kuşatırlar. Bu şekilde toplu bir hareketle balıkların kaçmalarını engellemiş olurlar.

Prof. Peter JB Slater,The Encyclopedia of Animal Behaviour, s.130
PENGUEN

Küçük kayalık penguenleri, karaya çıkmayı cesurca ama zor olan bir yoldan seçerler. Büyük dalgalı ve kayalık deniz kenarlarından kıyıya çıkarlar. Yüksek uçurumlardaki sarp yokuşları tırmanırlar. Her bir dalga geri çekildiğinde bir düzine penguen de dalgalarla yıkanan kayalara kuvvetli gagaları ve uzun, sivri pençeleri ile tutunur, ardından dar, sağa-sola sallanan, sert kenarlı kanatları ile yukarı doğru çıkmaya çabalarlar. Birkaçı bir sonraki dalga gelip de kayaya çarparak çoğunu tekrar denize süpürmeden önce uçuruma tırmanabilir. Hiçbir insan bu hırçın denizde birkaç dakikadan fazla sağ kalamaz ya da bu dik yokuşu tırmanamaz. Ancak penguenler bunu düzenli olarak yapmaktadırlar.

International Wild Life, May-June, 1998, s.45-46


PENGUEN

Penguenler, Güney Kutup Bölgesi'nde yaşarlar. Bu hayvanların vücut sıcaklığı 400C, yaşadıkları ortamın sıcaklığı ise -400C'dir. Bu da penguenlerin, 800C'lik bir sıcaklık farkına dayanmaları demektir. Bunu sağlayan, hayvanın derisinin altında bulunan kalın yağ tabakasıdır. Bu tabaka, vücut sıcaklığının kaybolmasına engel olur.

Bilim ve Teknik, Sayı 255, s.35
KRAL PENGUEN

Kral penguenler, her yıl Mart sonlarında üreme yerlerine gelirler. Dişi penguen tek bir yumurta yumurtlar ve gider. Bundan sonra baba penguen Temmuz ortasına kadar süren -300C'ye varan soğuklarda ve hızı 120 km./saati bulan rüzgarlarda hiçbir şey yemeden kuluçkaya yatar. Bu 4 aylık kuluçka süresinin sonunda erkek penguen açlıktan ağırlığının yarısını kaybeder. Dişinin geri dönmesinden sonra yavrulara nöbetleşe bakarlar.

Bilim ve Teknik, Sayı 255, s.5
DENİZ KUŞLARI PETRELLER

Deniz kuşları çok küçük canlılar olmalarına rağmen Allah'ın onlara verdiği özellikler sayesinde uzun bir yolculuğu büyük bir kolaylık içinde yaparlar. Uzun kanatlı bir çeşit deniz kuşu olan fırtına petrelleri her sene Antarktika Okyanusu'nun çorak uzak adalarında yavruladıktan sonra ekvatorun kuzeyine doğru uçarak, Gulf Stream akıntısının başladığı bölgeye ulaşırlar. Nisan ayının ortalarına gelindiğinde Kuzey Atlantik'teki en uzak kıyıya ulaşırlar. Bu sırada sular da ısınmıştır. Böylece petreller bir yandan Antarktika'nın çetin kışından kaçarken bir yandan da hem Kuzey hem Güney yarım kürelerde yılın en sıcak zamanlarından faydalanmış olurlar. Bu, fırtına petrellerinin, senede iki kez 16.000 km kadar uçmaları demektedir. Bunun yanı sıra yolculuklarının büyük bir kısmında karayı görmezler. Fırtına petrelleri okyanus yüzeyini hem dinlenme alanı hem de besin kaynağı olarak kullandıkları için yavrulama zamanı haricinde karaya hemen hemen hiç inmezler. Okyanuslarda bulunan bu tür küçük kuşlar, küçük fakat kuvvetli olan ayaklarını kanat ve kürek gibi kullanarak rüzgara ve suya karşı koyarlar.

N.J.Berril, The Life of the Ocean, s.10-11


PHALAROPE

Dişi Phalarope kuşu yumurtalarını bıraktıktan sonra yuvadan ayrılır ve bundan sonraki kuluçka görevini erkek kuş devralır. Erkek, yumurtaların üstüne oturur ve yuvanın üstüne göğüs tüylerini döker. Böylece hayvanın altındaki çıplak deri kanla dolar. Bu kanın sıcaklığı sayesinde, üç haftadan fazla süre kuluçka için gereken ısı sağlanmış olur.

The Ocean World of Jacques Cousteau, s.44
PLUVIANS AEGYPTIUS

Afrika nehirlerinin kumlu kıyılarında yuva yapan Pluvianus aegyptius isimli kuş, gündüzleri yumurtalarını kumla örter ve yalnızca geceleri (ısı düştüğü zamanlarda) kuluçkaya yatar. Eğer gündüz ısı çok yükselirse, erkek ve dişi göğüslerini suya batırarak bununla kuluçkayı serinletirler. Bu türlerin yavruları, doğduktan sonra, anne babalarının tehlikeyi haber veren çığlıklarını duyduklarında, oldukları yere serilip yere yapışarak, görünmez hale gelebilirler. Çünkü tüyleri bulundukları bölgenin taşları ve kumuyla uyumlu renk ve desendedir.

Giovanni G. Bellani, "Quand L'oiseau Fait Son Nid", s.64


 
Ptarmigan Kuşu

Arktik tundralarda yaşayan Ptarmigan kuşu beyaz tüyleriyle kışın görünmez gibidir. Sadece karın üstündeki kaya parçalarına benzeyen siyah gözleri ve gagası görünür. Karlar erimeye başlayınca bu kuşların hemen renk değiştirmeleri gerekir. Tüy değiştirerek renk değiştirmek biraz zaman alır ve bu sırada kuşlar daha güvenlikli olması için eriyen kar parçalarının üzerinde biraraya toplanırlar. Bu yüzden önce dişiler tüylerini dökerler. Erkek kuşlarsa beklerler. Dişiler tüy dökme işlemleri biter bitmez, tundraların güvenlikli bodur çalılıklarına doğru uçarlar ve yuvalarını yapmaya başlarlar. Bu erkekler için bir vakit kaybı olmuştur. Beyaz tüyleriyle erkekler kolay bir hedef haline gelmişlerdir. Tüy dökmek yaklaşık 3-4 hafta sürecek bir işlemdir. Bu da erkek kuşlar için ölümcül olabilecek kadar uzun bir süredir. Bununla birlikte erkekler, beyazdan kahverengiye birkaç dakika içinde dönmenin yolunu bulmuşlardır. Bir çamur birikintisine bularak tüylerini beyazdan kahverengiye dönüştürürler ve yeni ortama uyum sağlarlar.

David Attenborough, The Life of Birds, s.166


QUETZAL

Sesler çoğunlukla bir hayvanın düşmanları tarafından fark edilmesine sebep olur. Orta ve Güney Amerika ormanlarında yaşayan kuşlardan 'Quetzal'ların çok ilginç ve yerinin tespit edilmesi çok zor olan metalik ıslık gibi bir ötüşleri vardır. Bu da Quetzal'larin seslerinin nereden geldiğini bulmayı zorlaştırır. Bu yüzden Quetzallar ormanda birbirlerine güvenle bağırıp dururlar.

Jill Bailey, Mimicry and Camouflage, s.50

 
SAĞAN KUŞU

Sağan kuşu dikey olarak sarkan bir hurma ağacına (ya da yaprağına) tükürüğüyle lif ve tüy yapıştırır. Bunların üstüne de yine birbirine yapıştırılmış iki yumurtayı yapıştırır. Kendisi de dikey şekilde tutunup kuluçkaya yatar. Yavrular doğduklarında düşmemelerini ve tutunmalarını sağlayacak kıvrık ufak tırnaklara sahiptirler.

Giovanni G. Bellani, "Quand L'oiseau Fait Son Nid", s.135
SAKALLI AKBABA

Sakallı akbaba hayvanların etinden çok kemiklerini tercih eder. Bu kemiklerde ilik bulunur ve bu besin bakımından oldukça zengindir. Akbabanın bu kemiği kırıp içindeki iliği alabilmek için gerekli kırma aleti yoktur. Fakat bu problemi başka türlü halleder. Bir kemiği alır ve çıplak bir kayanın tepesine havalanır. Sonra kemiği aşağı bırakır. Bu işlemi kemik ikiye ayrılıncaya kadar en az 50 kere tekrarlar. Kuş, sonra bu kemik parçasını alır ve yutar. Hayvanın midesindeki sindirim asitleri öylesine güçlüdür ki kemiğin bir ucu daha akbabanın ağzındayken, midesine giden kısım sindirilmiştir bile.

David Attenborough, The Life of Birds, s.116-117
SANDGROUSE

Sandgrouse kuşlarının yavrularına su getirme görevini erkek kuş üstlenmiştir. Diğer kuşlar suyu kursaklarında taşıyarak yavrularına getirirler fakat erkek Sandgrouse kuşu uzun yolculuklar yaparak suyu taşıdığı için çok farklı bir yöntem kullanır. Göğsündeki ve vücudunun alt kısmındaki tüylerin iç yüzeyleri ince bir tel katmanıyla kaplıdır. Erkek kuş bir su birikintisine ulaştığı zaman, ilk olarak vücudunun alt kısmını kuma sürter ve toza bulanan tüyleri "su itici yağdan" kurtulmuş olur. Daha sonra suyun kenarına gider ve böylece tüm tüyleri tamamen ıslanır. Tüylerin üstündeki ince tel katmanı bir sünger gibi suyu çeker. Tüyleriyle vücudu arasında adeta sıvı bir kargo taşıyan kuş, kumdaki yavrularının yanına gider ve vücudunu yukarı kaldırır. Yavrular sanki annelerinden süt emen memeliler gibi suyu çekerler. Erkek kuş bu işi en az iki ay boyunca sürdürür.

David Attenborough, The Life of Birds, s.279


Sarıasmagiller

Amerikan Sarıasmagiller cinsinden bir tür kuş, yuvasını yaban arısı topluluklarının yanına kurar. Çünkü bu arılar, yılanları, maymunları, siyah papağanları ve özellikle bir tür sineği, kendi yuvalarının yanına yaklaştırmazlar. Sarıasmagil kuşu da yuvasını bu yaban arılarının yuvasının yanına yaptığında, kendi yavruları bu tehlikeli hayvanlara karşı doğal olarak korunmuş olur. Ancak bu hayvanlar arasında Sarıasmagil kuşu açısından önemli olanı sineklerdir. Çünkü bu sineğin larvaları, kuş yavrularının deri altlarına girerek onların ölümüne sebep olurlar. Bu nedenle yuvaların, yaban arılarının bulundukları yerlere kurulması kuşlar açısından oldukça önemlidir.

Giovanni G. Bellani, Quand L'oiseau Fait Son Nid, s.86
SEKRETER KUŞLARI

Sekreter kuşları sadece Afrika'da yaşarlar. Ağaçlarda ve çok yükseklerde yaptıkları yuvalarını yaprak, ot ve tüylerle döşerler ve bu malzemeleri her yıl yenilerler. Sekreter kuşları daha çok yılanla beslenirler ve çok ilgi çekici bir yöntemle yılan avlarlar. Bir yılanla karşılaşan sekreter kuşu gagasını kullanmadan pençeleriyle saldırır ve avını pençe vuruşlarıyla öldürmeye çalışır. Karşılaştığı yılan zehirli bir tür ise, sekreter kuşu, kanatları aracığılıyla onu kendisinden uzak tutar ve yılanın zehirini boşaltması için birkaç tüyünü yılana yutturmaya çalışır. Bunu başarırsa, yılan zehirini kuşu etkilemeyecek bir yere boşaltmış olur. Sekreter kuşu, zehirinin büyük bölümünü boşalttığı için artık eskisi kadar tehlikeli olmayan yılana pençeleriyle saldırır. Sekreter kuşunun pençelerinin yüzeyi çok az damarlı olduğu için yılan ısırsa bile, kuş zarar görmez. Son derece ilginç bir beslenme şekline sahip olan ve çok isabetli bir yöntemle yılanı alt eden sekreter kuşlarına bütün bunlar Allah tarafından ilham edilmektedir.

Gelişim Hayvanlar Ansiklopedisi, 21 Aralık 1981, Cilt:4, s.901


 
SAVI-MANGA

Güney Afrika'da yaşayan bir tür kuş olan Savı-Manga bir Güney Afrika çiçeği olan Nicroloma sagıttatum'un polenlerini taşımaya çok uygun bir ağız yapısına sahiptir. Bu kuş, gagasını çiçeğe daldırdığında, dilinin ucuna takılı olan iki küçük polen çantasını içeri doğru uzatır ve bunları pens gibi kullanarak polenleri toplar.

Çaminteresse, N.216, Fevrier 1999, s.94
SİNEK KUŞLARI

Sinek kuşları diğer kuşlardan farklı bir şekilde, havada sabit durarak beslenirler. Bu yüzden özellikle Heliconia gibi çiçeklerden nektar almayı tercih ederler. Heliconialar asılı gibi duran ve yüzü dışa doğru dönük çiçeklerdir ve dış yüzeyleri yapışkan bir maddeyle kaplanmıştır. Bu yapışkan madde yüzünden çiçeğin üzerinde yürüyemeyen karıncalar, arılar ve başka böcekler Heliconialar'ın nektarlarına ulaşmayı başaramazlar. Bu yüzden Heliconialarla sadece sinekkuşları ilgilenir.

Robert, R. Halpern, Green Planet Rescue, s.24
KUŞLAR : Sinekkuşu, Makav, Muhabbet Kuşu, Flamingo

Kuşların gagaları türlere göre çok farklı şekillerdedir. Örneğin Kılıç gagalı sinekkuşu'nda çiçek nektarı emebilmesi için bedeninin dört katı uzunluğunda ince bir gaga bulunur. Makav kuşunun gagası ise, en çetin cevizleri bile kırabilecek çengelli bir yapıya sahiptir. Muhabbet kuşunun gagası tohumları kolay açabileceği bir yapıya sahiptir. Flamingo'nun gagasında ise, minik eklembacaklıların kabuklarını süzmek için kalbura benzer özel bir bölüm vardır.

David Attenborough, Yaşadığımız Dünya, s.127-128
SİNEK KUŞU

Birçok sinek kuşu ilkbaharda yuva yapabileceği bir yere, sonbaharda da sıcak yerlere göç ederler. Kırmızımsı kahverengi bir renge sahip olan sinekkuşu Alaska'da yazını geçirir ve sonra da Meksika'da kışını geçirmek için 4320 km. kadar uzağa, güneye doğru uçar. Sinek kuşunun dili, tüylü uçlarıyla uzun ve çatallıdır. Tüylü uçlar, sinekkuşunun, çiçeklerin içerisinde bulduğu tatlı nektarı yalayarak içebileceği kadar büyüktür. Aynı zamanda sinekkuşu gagasıyla böcekleri de yakalayabilir. Uzun, ince gagası tüp şeklindeki çiçeklerin derinliklerine girebilmesi açısından ideal bir yapıdadır. Bazı sinekkuşları daha kısa gagalara sahiptirler. Bazılarının ise kavisli gagaları vardır. Bundan başka sinekkuşu, her gün en az kendi vücudunun ağırlığı kadar nektar yemektedir. Ayrıca bir sinekkuşu bir günde ihtiyacı olan nektarı alabilmek için 2000'den daha fazla çiçeği ziyaret edebilmektedir.

Ranger Rick, August 1998, s.10


Sinek Kuşu

Sinekkuşları kanatlarını sekiz şeklinde hareket ettirirler ve bir saniyede kanatlarını 60 defa sekiz şeklini yapacak şekilde çırparlar. Kanatlarının bu hızlı hareketi onların havada rahatça dolaşmalarını sağlar. Sinekkuşları çiçeklerden nektar içerken bir yandan da dolaşırlar. Uçarken hızlı bir şekilde ters yöne doğru dönebilirler. Hatta arkaya doğru da uçabilirler. Bu diğer kuşların yapamadığı bir şeydir. Diğer kuşlara göre farklı özellikleri olan sinekkuşunun kalbi uçuş sırasında bir dakikada 1200 defa atabilir. (Ne kadar hızlı koşarsa koşsun bir insanın kalbi bir dakikada en fazla 200 defa atabilir.) Sinek kuşunun kalbinin hızlı bir şekilde atması, kanat kaslarına çok fazla miktarda kan pompalar. Bu çok önemlidir çünkü kan, kuşun kanatlarının hızlı bir şekilde çalışabilmesine yardımcı olacak oksijeni taşımaktadır.

Nat. Wildlife Fed., Ranger Rick, Ağustos 1998, s.15


SIVACI KUŞLAR

Sıvacı kuşları kuyruklarından destek almadan, ağaç gövdelerinde başları aşağı gelecek biçimde hareket etmeleriyle tanınırlar. Bu işlemi yaparken sadece ayaklarını ve güçlü tırnaklarını kullanarak ağaca sıkıca tutunurlar. Yerde çok ender olarak görülen sıvacı kuşlarının başka bir özellikleri de meşe palamutlarını kırmak için ağaç gövdelerini kullanmalarıdır. Buldukları meşe palamudunu ağaç gövdesindeki uygun bir yarığa yerleştiren sıvacı kuşları sert kabuğu kırmak için, gövdelerinin tüm gücünü çekiç gibi kullandıkları gagalarında toplarlar. Bu işlemin kuşun kendisine zarar vermesi gerekirken böyle olmaz, çünkü Allah bu canlıyı da yaptığı işe uygun mekanizmalarla birlikte yaratmıştır.

Temel Britannica Ansiklopedisi, Cilt 15, s.185 SIVACI KUŞLARI

Sıvacıkuşlarına (Sitta europaea) bu adın verilmesinin nedeni; yuva olarak kullanacakları oyuğun girişini kendilerine göre düzenlemelerinden kaynaklanır. Buldukları oyuğu kendi türlerinin boyutlarına uygun hale getirmek için, oyuğun girişini çamur ya da kille kapatırlar.

Giovanni G. Bellani, "Quand L'oiseau Fait Son Nid", s.76.
SKIMMER

Skimmerlar (kırlangıç benzeri bir kuş) da alışılmadık bir şekilde avlanırlar. Skimmer'ın alt çenesi, üst çenesinin iki katı büyüklüğündedir. Suya çok yakın uçarken bu uzun alt çenesini suya daldırarak avlanır. Gaganın ucuna bir cisim değdiğinde hemen üst çenesini de kapatarak avını yakalar. Bazen bunlar suda yüzen sert cisimler de olabilir. Skimmer'ın gagasını bu sert cisimler ağzındayken aniden kapatmasıyla oluşacak şokun kendisine zarar vermesi gerekirken, böyle olmaz. Çünkü Skimmer'in başında ve boynunda şok emici güçlü kaslar vardır. Skimmer ilk taramada nadir olarak başarılı olur. İkinci atakta kuş tekrar havalanır ve biraz önce farkettiği ava doğru tekrar uçar. Su yüzeyinde hala kabarcıklar vardır ve bu kabarcıklar genellikle suyun üstünü araştırmak isteyen balıkları çeker. İşte bu Skimmer'ın ikinci atağıdır ve bu defa çok daha başarılı olur.

David Attenborough, The Life of Birds, s.118


SU ÇULLUĞU

Uzun gagalı su çulluğu bir kıyı kuşudur. Yerden havalanırken çok süratli hareket eder ve zikzaklar çizer. Sığ bataklıklarda bulduğu larva ve kurtçuklarla beslenir. Su çulluğunun gagası yiyecek aramak için son derece uygun bir yapıdadır. Bu işlemi yaparken uzun gagasını toprağa daldırıp bir dikiş makinası hızıyla bir aşağı bir yukarı hareket ettirerek larva ve kurtçukları süratli bir şekilde toplar.

Murat Yarar, Kuşlar ve Cennetleri, s.105
 
SUN BITTERN

Güney Amerika'nın yağmur ormanlarında yaşayan Sun bittern kuşu korunmak için "görsel" sinyaller kullanır. Kendisine yaklaşıldığını anladığı anda kuş hiç beklenmedik şekilde kuyruğunu havalandırır ve kanatlarını olabildiğince açar. Her iki kanadında bulunan göze benzer büyük benekleri ortaya çıkarır. Bu ani hareketle düşmanının korkup kaçmasını sağlar.

David Attenborough, The Life of Birds, s.163
SUNGREBE

Sungrebe kuşunun yavruları yumurtadan 10-11 gün gibi çok kısa bir süre sonra çıkarlar. Bu yüzden az gelişmişlerdir ve diğer su kuşlarından ayrı olarak kör ve çıplaktırlar. Bu yüzden Grebe kuşları yavrularını taşımak için kuşlar alemindeki en sıradışı metodu kullanırlar. Erkeğin kanatlarının altındaki derisinin üstünde semer benzeri keseler bulunur, erkek kuşlar yavrularını korumak için bu keselerde taşırlar. Minik Grebe yavruları, erkeğin her iki yanındaki keselere bilinmeyen bir şekilde ulaşırlar. Erkek kuş, yavrular kanatlarının altındaki keselerde dururken bile uçabilir. Hem uçup, hem de yavrularını taşıyan başka hiçbir kuş bilinmemektedir.

David Attenborough, The Life of Birds, s.256
Sümsük Kuşları

Allah yarattığı tüm canlılara birbirinden farklı özellikler vermiştir. Örneğin sadece kuşların arasında bile binlerce farklı çeşitte üreme, yuva yapma, avlanma ve beslenme şekilleri vardır. Bu şekillerden tek bir tanesini incelemek bile Allah'ın sınırsız gücünü görmek için yeterli olacaktır. Dünyadaki çok sayıdaki kuş çeşidinden Sümsük kuşlarını ele alalım. Sümsük kuşları öncelikle çok iyi birer dalıcıdır. Kanatlarını çırparak ya da süzülerek uçtukları 30 metre kadar yükseklikten gözlerine kestirdikleri balıkları avlamak için kanatlarını kapatır, ok gibi dimdik suya dalar. Ilıman ve sıcak bölgelerde yaşayan bu kuşlar zamanlarını büyük ölçüde denizlerde geçirir, kıyılarda ya da adalarda koloniler halinde ürerler. Kolonideki yuvalar deniz yosunları ve çamurdan yapılmıştır. Kuzey yarı kürede yaşayan Sümsük kuşları bir, Güney yarı kürede yaşayanlarsa iki tane yumurta bırakırlar. İki aylık olduklarında erişkinler tarafından yalnız bırakılan yavrular açlık hissiyle av bulmaya çıkar ve çoğu kez yuvalarından çıktıklarında hemen uçmaya başlarlar.

Temel Britannica Ansiklopedisi, Cilt 6, s. 204
ŞEMSİYE KUŞLARI

Şemsiye kuşu olarak da adlandırılan siyah balıkçıl, balık tutarken çok büyük bir başarı sergiler. Bir şemsiye gibi kanatlarını başının üzerinde açarak ayağa kalkar. Bu şekilde kanatlar bir gölge oluşturur ve sudaki yansımayı engeller. Şimdi balıkçıl, su yüzeyinin altında yüzen avını açık bir şekilde görebilmektedir. Kanatları su yüzeyinde dairesel bir gölge oluşturduğu için balıkçıl sürekli olarak bu dairenin içindeki balıkları avlar. Gölge yaparak sudaki balıkları görebileceğini balıkçılın kendisi akledemez. Bunu balıkçıl tesadüfen keşfetmiş ve diğer nesillere de bir şekilde aktarmış da olamaz. Sahip olduğu her şey gibi bu özellik de ona Allah tarafından verilmiştir.

Tonny Seddon, Animal Vision, s.7


TERZİ KUŞU

Afrikalı terzi kuşu, yuvasını yaprakları dikerek gizler. Erkek terzi kuşu bir dalın sonunda, birbirine yakın gelişen iki ya da daha fazla geniş yeşil yaprağı seçer. Sivri gagasıyla her bir yaprağın kenarına delik açar. Sonra da bir terzinin ipliği kullanması gibi topladığı örümcek ağlarını veya bitki liflerini kullanır. Lifleri deliklerden çeker ve düşmesini engellemek için her ilmiği düğümleyerek yaprakları birbirine diker. Bu yapraklarla kaplı kesenin içinde ayrıca eşinin yumurtalarını koyduğu gizli bir yuva dokur.

The Encyclopedia of Animal Behaviour, s.42
TIRMAŞIK KUŞU

Serçegillerden olan Tırmaşık kuşlarının (Certhia) yuvaları oldukça orijinaldir. Ağaç kabuklarının altını tercih eden bu kuşların yuvası, ters çevrilmiş ince koni şeklindedir ve ağacın kabuğu ile gövdesi arasındaki ince yarıklarda kuruludur. Keçisağan kuşları ise uçuş sırasında yer, uyur ve çiftleşirler. Öyle ki, yavruları, erişkinliklerinin başladığı ve yuva kurdukları 4 yaşına kadar hiç yere inmezler.

Giovanni G. Bellani, "Quand L'oiseau Fait Son Nid", s.79

 
 
TROİL KUŞU

Penguene benzer perde ayaklı bir kuş olan Troil kuşları (Uria calge) çıplak kayaların üzerine bir yumurta yumurtlarlar ve kuluçkaya yatarlar. Bu kuşların yumurtalarını bıraktıkları bölgede metrekareye 70 yumurta düştüğü saptanmıştır. Buna karşılık her çift kendi yumurtasını özel renklerinden tanır. Troil kuşlarının yumurtalarının başka bir özellikleri de darbe alsalar bile kayalıklardan aşağı yuvarlanmamalarıdır. Özel yapıları nedeniyle yalnızca kendi etraflarında döner ve dururlar.

Giovanni G. Bellani, "Quand L'oiseau Fait Son Nid", s.33

 
Renkli ve Hafif Gagalar

Tukanlar'ın en dikkat çekici özellikleri hiç kuşkusuz ki parlak renkli gagalarıdır. Yağmur ormanlarında yaşayan Tukanlar'ın çeşitli etkiler sonucunda delik deşik olmuş gagaları meyveleri kolaylıkla yiyebilecekleri kadar güçlü bir yapıda yaratılmıştır. Bu kadar büyük ve güçlü bir gaganın ağır olacağı düşünülmüş olabilir. Oysa Tukanlar'ın boyutlarına göre oldukça büyük olan gagalarının en önemli özelliği çok güçlü olmalarına rağmen şaşırtıcı şekilde hafif olmasıdır.

Our Amazing World Of Nature, Its Marvels & Mysteries Reader's Digest, s. 187
WRY-BILL

Bazı kuşlar suyun kıyısında avlanırlar. Yeni Zelanda nehrinin kıyısında avlanan Wry-bill kuşlarının gagalarının ucu benzersiz bir şekilde hep sağa doğru eğiktir. Kafasını sola çeviren kuş asimetrik gagasını kullanarak ağır çakıl taşlarını balık yumurtalarının üzerine iterek yumurtaları kırar ve yer. Bu kuşlar neden böyle ilginç bir teknik kullanmaktadır? Wry-bill'ler için tehlike havadan gelen bir şahindir. Kuş beslenirken başını aşağıya değil de yana doğru çevirerek sol gözüyle havadan gelebilecek bir tehlikeyi böylece gözetleme imkanına sahip olur.

David Attenborough, The Life of Birds, s.118


YAĞMURCUN KUŞLARININ ÖZELLİKLERİ

Özellikleri Pek çok canlı, yaşadığı ortamla hemen hemen aynı renkte olacak şekilde yaratılmıştır. Bu renk uyumu onlar için mükemmel bir korunma sağlar. Kamuflaj yapan canlılardan bir tanesi olan yağmurcun kuşlarının tüylerinin rengi hatta desenleri bile çevrelerine son derece uygundur. Yağmurcunlar çok hızlı uçarlar ve ıslığa benzer melodik bir ötüşleri vardır. Tehlikeyi sezdiklerinde ıslık sesi çıkararak hemen sürüdeki diğer kuşları da uyarırlar. Genellikle yerdeki bir oyuğa yuva yapan yağmurcunlarda hem erkek, hem de dişi kuluçkaya yatar. Yumurtadan çıkan yavrulara dişi ve erkek kuş birlikte bakarlar. Bundan başka bazı yağmurcun türleri uzak yerlere göç ederler. Örneğin Amerika altın yağmurcunları (Pluvialis dominica) göç sırasında Kuzey Kutup Bölgesi'nden Arjantin ve Avustralya'ya kadar gidebilirler.

Temel Britannica Ansiklopedisi, Cilt 19, s.69


YAKALI KOLİBRİ

Yakalı kolibri (Coeligena torguatua), çiçek tozlarıyla beslenen bir kuş türüdür, ama diğer kuşlardan farklı bir özelliğe sahiptir. Çoğu kuş gibi gagasını çiçeğin içine sokarak yiyecek toplamaz. Çiçek tozu toplarken özel bir yapısı olan dilini kullanır. Dilinin ortası, iç içe girmiş iki V harfi biçiminde baştan sona oyukludur. Uzun dilini çiçeğin içine soktuğunda, çiçek tozları toplanır ve dil, ağız içine çekilirken hiçbir yere sürtünmediği için, toplanan besinde kayıp olmaz.

Bilim ve Teknik, Sayı 309, s.634
 
YARASA ŞAHİNİ GAGASI

Yarasa şahininin gagası çok ilginç bir şekilde kancalı ve sivri bir yapıya sahiptir. Gaganın bu yapısı salyangozları kabuklarından çekip çıkarmak için kullanılabilecek en mükemmel alettir.

Martyn Bramwell, Birds, The Aerial Hunters, s.10-15 resim
YELYUTAN KUŞLARI

Yelyutanlar (sağanlar) kırlangıçlara çok benzeyen kuşlardır. Adlarını, hızla uçarken gagalarını sonuna kadar açmalarından alan yel yutanların bu davranışlarının amacı hemen hemen tek besin kaynakları olan havadaki böcekleri yakalamaktır. Saatlerce uçabilen ve saatte 100 kilometrelik bir hıza ulaşabilen yelyutanların bacakları dallara tüneyemeyecekleri kadar küçük ve zayıftır. Yere indiklerinde yeniden havalanmakta büyük güçlük çektiklerinden kayaların yan yüzlerine ya da duvarlara tutunarak dinlenirler. Yelyutanların yuvası, yapışkan tükürükleriyle birbirlerine tutturdukları dal parçalarından, otlardan ya da tüylerden oluşur. Hurma yel yutanı (Cypsiurus parvus) hurma ya da başka palmiye ağaçlarının yaprağında tüylerden düz bir yuva hazırlar; yumurtalarını da bu yastıkçığa yapıştırır. Yuva yaprakta dikine ve bazen başaşağı duruyor bile olabilir. Güneydoğu Asya ve Güney Pasifik Adaları'nda yaşayan Callocalia cinsinin üyeleriyse mağaralara rafı andıran küçük yuvalar yaparlar. Yine Callocalia cinsinin üyeleri çıkardıkları sesin yankısını değerlendirerek mağara içinde ya da dışında uçuş güvenliklerini sağlayabilirler. Bilindiği kadarıyla bu özelliği taşıyan başka bir kuş yoktur. Benzer özellik yarasa ve yunuslarda da görülür. Yelyutanların sonar işlevi gören sesleri kısa patlamalar halinde çıkar ve insan kulağının da duyabileceği bu seslerin frekansı 1.500-5.500 hertz arasında değişir.

Temel Britannica Ansiklopedisi, Cilt 19, s.140


 
 
   
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol